20 Nisan 2024 Cumartesi

Devrimci Yön

Enver Paşa - General Hans Von Seeckt- Lenin ve Troçki

Enver Paşa - General Hans Von Seeckt- Lenin ve Troçki
29 Eylül
00:00 2018

Dünya sanayi devlerinden Almanya, -ağır silahlar dahil- günümüzde, hemen her konuda iddialı üretimler yaparken, sadece üç konuda gelişmiş dünya ülkeleri ile rekabet etmiyor: Hava savunma sistemi, saldırı füzesi ve savaş uçağı...

Hantal bir sanayi ve ilkel bir teknolojiye sahip olan Rusya ise gelişmiş ülkelerle rekabet edebilecek düzeyde, ne bir araba ne bir traktör ne de eli yüzü düzgün başka bir şey üretemezken sadece üç konuda dünyaya meydan okuyor: Hava savunma sistemi, saldırı füzesi ve savaş uçağı...

Araştıracağımız konu sanırım beyninizde canlanmıştır: Acaba, Rusların gelişmiş silahlarını Almanlar mı üretiyor?

*

Yazı iki bölümden oluşuyor: Birinci bölümde Seeckt Planı'nı inceleyeceğiz. İkinci bölümde ise Rusya savaş teknolojisine Alman desteği analiz ediliyor.  

 

Tarihin tozlu sayfalarını karıştırmaya başlayalım...


SEECKT PLANI

Alman ordusu, 4 Ağustos 1914 tarihinde, Belçika’ya yıldırım harekât başlattı. Belçika’ya taarruzu savaş sebebi sayan İngiltere, Almanya'ya harp ilân ederek savaşa dâhil oldu. Belçika’yı geçen Alman ordusu bu defa Fransa’ya taarruz etti. Fransa ile müttefik olan Rusya, 17 Ağustos 1914 tarihinde, Doğu Prusya üzerinden Alman topraklarına saldırdı.

Avrupa devletleri arasında yaklaşık on yıl boyunca örülmekte olan ittifaklar sistemi süratle işledi... Savaş önce Avrupa kıtasına daha sonra da sömürgeler vasıtası ile tüm dünyaya yayıldı.

Fransa topraklarında ilerleyen Alman orduları, Paris’e 70 km kala, Marne nehri geçişlerinde, müttefikler tarafından durduruldu. İki taraf da siperlere yerleşti.

Uzun ve yıpratıcı bir siper savaşı başladı.

Batı cephesinde, yıl boyunca, son derece kanlı muharebeler yapıldı. Karadaki ağır silahlara ek olarak, uçaklar ve zeplinler mevzileri havadan bombalıyor, cephe hattı boyunca her iki taraf da yoğun şekilde zehirli gaz kullanıyordu.

Batı cephesinde bir sene içerisinde İngiltere 60 bin, Fransa 190 bin, Almanya 210 bin asker kaybetti.

Batı cephesindeki ordular karşılıklı patinaj yaparken, doğu cephesindeki savaş şiddetli bir şekilde devam etmekteydi.

Ruslar, General Paul von Hindenburg karşısında çok ağır yenilgiye uğramıştı. Almanların 20 bin asker kaybına karşılık Ruslar, 30 bin kayıp, 95 bin esir ve 10 bin kaçakla, 150 bin kişilik orduyu tamamen yitirdi.

Rus esirleri taşımak için altı tren yetmemişti.

Rusya’nın, vakit geçirmeden, batı cephesi için yeni bir ordu teşkil etmesi gerekiyordu.

O tarihte nüfusu 180 milyon olan Rusya’nın daha büyük bir ordu kuracak insan kaynağı da vardı.

Ancak, Rus Çarı için asıl problem ordu kurmak değil orduyu donatmaktı. 

Rusya'nın az gelişmiş sanayisi ve ordusunun ateş gücü yetersizliği, kendilerinden sayıca az olan Alman ordusu karşısında büyük yenilgiler almalarına zemin hazırlamıştı.

*

İngilizler, Rus Çarı 2. Nikolay’ın, İstanbul’u kendilerine bırakmaları karşılığında, Almanlarla anlaşarak savaştan çekilmesinden kuşkulanıyordu.

Batı cephesinde, Alman ordusu karşısında, çakılı kalan İngilizler, savaşın seyrini olumlu ya da olumsuz bir şekilde Rusya’nın değiştirebileceği inancındaydı. Rusya’nın güçlü bir şekilde savaşa devam edebilmesini sağlamak açısından İngilizlerin yapabileceği iki şey vardı.

Birincisi; Rus ordusuna modern silâhlar, cephane ve erzak desteği vererek, savaşa devam etmesi için, gerekli koşulları oluşturmak.

İkincisi; Rusların, İstanbul’u almak kaydıyla, Almanlarla anlaşma yaparak savaştan çekilmesini engellemek için İstanbul’u ele geçirmek.

İngilizler, eğer İstanbul’u işgal ederse, İstanbul’u kendilerine bırakacakları vaadiyle, Rusları savaşa devam ettirebilirdi.

180 milyon nüfuslu Rusya'da oluşturulacak büyük bir ordu, modern silâhlarla donatılıp Almanya üzerine akıtılırsa, iki cephede savaşmak zorunda kalan Almanlar bu selin önünde uzun süre tutunamazdı.

Rusya’ya askerî yardım götürmek ve aynı zamanda İstanbul’u işgal etmek için bir tek güzergâh vardı; Çanakkale boğazı.

Çanakkale savaşı işte bu nedenle başladı.

*

Yukarıdaki yazıdan akılda tutmamız gereken tek nokta şu:

Birinci Dünya Savaşı yaşanırken, Rus ordusu silah ve cephane sıkıntısı çekiyordu.

Neden?

Çünkü Rusya'nın silah üretecek teknolojisi ve sanayisi yoktu.

Tuğgeneral Hans Von Seeckt, 1917 yılında, Albay Fritz Bronsart von Schellendorf'un yerine, Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı görevine atandı.

O tarihte Osmanlı Devleti'nin Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı) Enver Paşa'ydı.

Enver Paşa ile Hans Von Seeckt'in arası çok iyiydi.

*

Hans von Seeckt, Almanya'nın yetiştirdiği bütün kurmay subay nesilleri içinde, en iyi beyin olarak niteleniyordu.

Savaşın kaybedileceği belli olunca, Seeckt'in aklına ilginç bir plan geldi; İngiliz kraliyet tacındaki en değerli iki elmasa uzanmak istiyordu: Hindistan ve Orta Doğu.

İngiltere bu iki bölge için oluk oluk kan akıtmıştı.

Seeckt'in düşüncesine göre, Enver Paşa ve İttihatçı arkadaşları, İslamcılık-Turancılık motifleri ile harekete geçirilirse, bu bölgeler İngilizlere karşı ayaklandırılabilirdi. 

İngiltere'nin can düşmanı olan Bolşevikler ise bu plana maddi ve manevi her türlü desteği verirdi.

Geriye kalıyor silah. O da Almanlarda vardı.

Enver Paşa ve arkadaşlarının oluşturacağı isyan güçleri, dönemin en gelişmiş Alman silahlarıyla donatılabilirdi.

*

Seeckt, ilk iş olarak, Enver Paşa ve önde gelen İttihatçıları, 1 Kasım 1918'de İstanbul'a getirttiği bir Alman torpidosu ile Sivastopol'a oradan da trenle Berlin'e geçirdi.

Aynı gün Osmanlı Genelkurmayı ile ilgili tüm sorumluluklarını devreden Seeckt, 5 Kasım günü İstanbul'dan ayrıldı. 

Seeckt 1919 yılında Alman ordusu (Reichswehr) Kurmay Başkanlığı görevine atandı.

15 Haziran 1920’de ise Almanya Genelkurmay Başkanı oldu.

*

Enver, Talat, Cemal Paşalar, İttihat ve Terakki ile Teşkilatı Mahsusa'nın ön plandaki diğer şahsiyetleri Bedri Bey, Azmi Bey, Dr. Nazım, Dr. Bahaeddin Şakir, Dr. Rusuhi, Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi Tanrıöver... Berlin'de toplanmıştı.

Alman Kayzeri Wilhelm bile Almanya’yı terk etmişken, İttihatçıların bağımsız bir devlet yerine Almanya’ya gitmesinin sebebi henüz anlaşılamamıştı.

Durumları da iyi değildi. Enver ve Cemal Paşalar, ikisi de Almanya’da olmalarına rağmen, 7 ay görüşemediler.

İttihat ve Terakki liderleri, Almanya’da başka kimliklerle, gizlenerek yaşıyordu. 

Enver Paşa, Berlin'de Ali kod adını kullanıyordu. Ali Bey sahte kimliğiyle 1918-1919 kışlarını Berlin’de geçirdi. Enver Paşa'nın üzerinde ayrıca Kızılay murahhası kimliği bulunmaktaydı.

Cemal Paşa, Afganistan büyükelçiliğinden kimlik sağlamıştı. Bosnalı Mühendis Halit ve Taş Temurof kimliklerini kullanmaktaydı.

Von Seeckt özellikle Enver Paşa'ya kolaylıklar sağlıyordu.

*

Sıra, İttihatçı Paşalarla, Radek'i görüştürmeye gelmişti.


 Karl Radek

Rusya'daki Bolşevik devrimin önderlerinden olan Karl Radek, Almanya'da da devrim yapmaya kalkışmış, tutuklanmış, Berlin'de Moabit hapishanesinde yatıyordu.

Seeckt, Radek'le ilk olarak Parvus'u görüştürdü.

Dönemin önde gelen Marksist kuramcılarından olan Parvus aynı zamanda Alman ajanıydı ve 1911 yılında İstanbul'a gelerek İttihat Terakki'ye dört sene mali müşavirlik yapmıştı (yani, Parvus da, Enver Paşa ile arkadaşlarını iyi tanıyor ve niyetlerini biliyordu).


Marksist ajan Parvus

Parvus, Seeckt'in kafasındaki planı Radek'e anlattı. Radek planı olumlu bulmuştu.

Parvus'tan sonra Enver ve Talat Paşalar 1919 Ağustos'unda Radek'i defalarca ziyaret etti.

Seeckt Planı'nın hülasası şöyleydi:

Enver, Cemal, Halil Paşalar, diğer İttihatçı önderler, Teşkilatı Mahsusa mensupları Moskova'ya gidecek, burada bir ihtilal cemiyeti oluşturulacaktı. Yapılacak propaganda ile Müslümanlardan toplanacak kuvvetler, Alman Genelkurmay Başkanı Seeck'ın gizli yollardan vereceği, gelişmiş Alman silahları ile donatılacak, Doğu Türkistan, Hindistan, İran, Anadolu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'yı kapsayan büyük bir kalkışma gerçekleştirilecekti.

İngiltere, Rusya sınırları içerisinde tutunmaya çalışan Bolşevik devrimini var gücüyle boğmaya çalışıyor, İttihatçı Paşalar ise İngiltere'ye karşı savaşmak istiyordu. 

Gelişmiş Alman silahları hazırdı. Moskova, Enver Paşa'ya destek verirse büyük bir ordu kurulması işten bile değildi. 

Radek yapılan görüşmeyi Moskova'ya iletince, Bolşevik devrimin lideri Lenin, Enver Paşa ve arkadaşlarını Moskova'ya davet etti.

İngiliz emperyalizmine karşı; Alman militarizmi, Rusya Bolşevizmi ve Türk Milliyetçiliği arasında sağlanan bu garip yakınlaşmadan tüm taraflar kârlı çıkacaktı.

Bunlardan birincisi Rusya’da ihtilali gerçekleştirenlerdi: Bolşevik devrimini engellemeye çalışan İngiltere büyük bir darbe yiyecek, savaştan yeni çıkmış ordusunu Hindistan, Orta Doğu ve diğer birçok sömürgesindeki isyanları bastırmak için yeniden seferber edecekti.

Böylece Rusya'daki devrim rahat bir soluk alabilirdi.

İngiltere'nin ihtilalleri önlemeye çalışması, savaş enkazı altında ezilen Almanya'ya da rahat nefes alma imkanı sağlayacak, üzerlerindeki baskı kırılacaktı.

Savaş sonrası çöken Alman silah sanayisi, Enver Paşa ve arkadaşlarına silah ve cephane yetiştirmek için yeniden tam kapasite çalışmaya başlayacaktı.

Silahların parası Bolşevikler tarafından altın olarak ödenecekti.

Silah satışından elde edilecek gelir, savaş nedeniyle çökmüş olan, Alman ekonomisini kısa sürede yeniden ayağa kaldıracaktı.

Enver Paşa ve İttihatçı Paşalar, Birinci Cihan Harbi'nin rövanşı olarak, İngiltere'yi ağır bir bozguna uğratmak, Doğu Türkistan'dan başlayıp Hindistan, Orta Asya, Anadolu, İran, Orta Doğu, Mısır, Cezayir'i kapsayan, Fas'a kadar uzanan, başkenti İstanbul olan, büyük bir devlet kurmak hayali içindeydiler.

Radek ise Marksizme gönül vermiş biri olarak, bu müthiş planın hayata geçmesini sağlayacak, en basitinden, hapisten kurtulacaktı. 

*

1919 Ekim başında, Seeckt’in kurmaylarından General Köstring aracılığıyla, Enver Paşa’nın Moskova’ya ulaşması için hazırlık yapılır. Enver Paşa, yeni bir Junkers uçağıyla, bu firmanın bir direktörü ve bir Türk arkadaşı yanında olduğu halde, Moskova’ya gidecektir.

Türk Kızılay’ın temsilcisi olarak, sahte kimlikle yola çıkarlar. Enver Paşa şanssızdır. Uçak, Litvanya'nın Kovno (bugünkü adı Kaunas) şehri yakınında mecburi iniş yapar. Paramparça olan uçaktan sağ kurtulan Enver Paşa’nın gerçek kimliği anlaşılmazsa da casusluk kuşkusuyla tutuklanır ve iki ay hapiste kalır. 

Bu başarısız başlangıçtan sonra Enver Paşa yıl sonuna doğru Berlin’e döner. Orada ikinci bir yolculuk planlanır. Bu kez Radek de, onunla birlikte gelecektir. Ama Radek, Polonya’dan geçiş iznini zamanında elde edemez.

Enver Paşa'nın şansı yine iyi gitmez. Bu defa Letonya'nın Riga şehrinde tutuklanır ve bir süre Wolmar’da hapis yatar.

*

Seeckt ve Köstring'in yardımlarıyla hapisten kurtulan Enver Paşa nihayet Moskova'ya ulaşır.

Seeckt'in, yurtlarına dönen Rus esirlerinin arasına karıştırdığı Cemal Paşa 27 Mayıs 1920'de Moskova'ya gitmiştir.

Seeckt'in hapisten salıverdiği Radek de Moskova'dadır.

Erkenden Rusya'ya gitmesi planlanan Enver Paşa ancak 14 Ağustos 1920'de Moskova'ya varmıştır. 

Enver Paşa'nın amcası, Kut'ül-amare Kahramanı Halil Paşa da Moskova'dadır.

Orta Asya, İran, Anadolu, Hindistan, Doğu Türkistan, Orta Doğu, Kuzey Afrika yerel yöneticileri ve aşiret liderleri -ki bunların çoğu Teşkilatı Mahsusa gönüllüsüdür- ile temasa geçilip, bu bölgelerin İngiliz emperyalizminden kopartılması için harekât başlatılacaktır.

*

Enver Paşa, Sultan Abdülmecid'in torunu Naciye Sultan ile evli olduğu için, İslam dünyasında "Halife'nin Damadı" olarak biliniyordu. Ayrıca, Osmanlı Devleti'nin Harbiye Nazırı'ydı. Yanındaki diğer kişiler ise Osmanlı Paşaları, İttihat ve Terakki Liderleri, Teşkilatı Mahsusa sorumlularıydı.

Bolşevikler, Enver Paşa'yı Anadolu'da yürütülen Millî Mücadele’nin doğal lideri olarak da görüyordu. Bu nedenle Moskova'da çok iyi karşıladılar.

Bolşevik lider Lenin'in emriyle, Moskova Çayı kenarında, Kremlin sarayının tam karşısında mükellef, saray gibi bir yer Enver Paşa'ya tahsis edildi.

Çok geçmeden Lenin ile Enver Paşa arasında görüşmeler başladı.

Enver Paşa Moskova'daki ilk günlerinde, -Kazım Karabekir'in Moskova'ya gönderdiği- Anadolu'ya dönmek üzere olan Kurye Subayı Kamil'e şunları söyler;

“Ben burada bir ihtilal okulu açacağım. Ruslar razı oluyor. Para ile de yardım edecekler. Sonra Afganistan'a geçeceğim ve oradan toplayabileceğim kuvvetlerle Hindistan İhtilali'ni hazırlayacağım. İlkbahara kadar sabrediniz. İnşallah 22 tümen süvari kuvvetiyle yardımınıza koşacağım.” (Kâzım Karabekir, İstiklal Harbimiz, s. 820.)

*

Moskova'da Enver Paşa Başkanlığında, "İslâm İhtilâl Cemiyetleri İttihadı" kuruldu ve Teşkilat-ı Mahsusa elemanları bu kuruluşta vazifelendirildi.

Bu isimlerden bazılarının isimleri şöyle:

Emir Şekip Arslan (Suriye), Dr. Mansur Rıfat (Mısır), Halit Gargani (Trablus), Fevzi (Tunus-Cezayir), Ekrem, Mahmut (Arnavutluk), Enver Paşa, Halil Paşa, Cemal Paşa, Fahrettin Paşa (Medine Muhafızı), Dr. Nazım, Dr. Bahaeddin Şakir, Rüsuhi, Naim Cevat, Dr. Raik, Çerkes Sami (Kuşçubaşızade), Topçu Rıza, Bedri, Ziya, İbrahim Tali, Seyfi...

Moskova merkezli İslâm İhtilâl Cemiyetleri İttihadı'nın ilk şubeleri Berlin ve Roma'da açıldı.

İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı propagandası için, Liva-i İslam (İslam Bayrağı) adında bir gazete çıkartılmaya başlandı.


Liva-i İslam

Türkçe, Arapça, Farsça ve Almanca olarak hazırlanan gazete, Çin boyunduruğundaki Doğu Türkistan'dan Kuzey Afrikanın en ucundaki Fas'a kadar dağıtılıyor, merkezi Berlin'de olan gazetenin tüm masraflarını Bolşevikler veriyordu.

Enver Paşa'nın kod ismi Ali Bey olduğu için tasarlanan plan “Ali Bey Operasyonu” adını almıştı.

Enver Paşa Moskova’ya vardıktan sonra burası adeta İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yurtdışı şubesi gibi oldu. Sovyet Başkentinde kısa zamanda Enver Paşa çevresinde bir İttihatçı göçmenler çemberi oluştu.

Halil Paşa Taşkent'e, Cemal Paşa Afganistan'a giderek çalışmalara başladılar. Teşkilatı Mahsusa mensupları da görev yerlerine gitti.

*

Enver Paşa, harekatla ilgili meseleleri konuşmak için Sovyet yetkililer ile sık sık görüşüyordu ancak son dönemde bu görüşmeler aksamaya başladı.

Ne olduysa bir anda olmuş, Sovyet yetkililer, Enver Paşa ve arkadaşlarını oyalamaya başlamıştı.

Bu değişimin nedenine gelince...

Alman genelkurmayı, İttihatçılar ve Bolşevikler arasında yaşananlar, İngiliz istihbaratı tarafından anbean izleniyordu.

Büyük bir fırtınanın yaklaşmakta olduğunu anlayan Londra, "Ali Bey Operasyonunu" her ne pahasına olursa olsun sonlandırmak amacıyla, Moskova ile görüşmelere başlamıştı.

Moskova ise Enver Paşa ve arkadaşları ile yürütülen müzakereleri ve Ankara hükümetinn gönderdiği diplomatik heyetle yapılan görüşmeleri Londra'ya karşı koz olarak kullanıyordu.

Tabii bu arada hem Ankara'nın gönderdiği heyeti hem de Enver Paşa ile arkadaşlarını Moskova'da oyalıyorlardı. 

*

İngilizler ile Bolşevikler arasında gizli görüşmeler yapıldığını ilk öğrenen Ali Fuat (Cebesoy) oldu.

*

1919 yılında, Türkiye işgal edilirken, Anadolu'da bağımsız olan iki kolordudan biri Ankara'da Ali Fuat (Cebesoy) Paşa komutasında, diğeri ise Erzurum'da Kâzım Karabekir komutasındaydı.

Ankara'ya gelerek Büyük Millet Meclisi'ni toplayan Mustafa Kemal Paşa, Moskova ile ilişkilere o kadar çok önem veriyordu ki, Ali Fuat Paşa'yı Moskova Büyükelçisi olarak atadı (21 Kasım 1920).

Moskova'ya giden Ali Fuat Paşa, burada Bolşeviklerle görüşmeler yürütürken, Enver Paşa ve Cemal Paşa ile bazı akşamlar bir araya geldi, memleket meselelerini konuştular.

*

Moskova'daki yabancı diplomatlarla sık sık bir araya gelen Ali Fuat Paşa, İngilizler ile Bolşevikler arasında çok gizli müzakereler yürütüldüğünü öğrenmişti.

Ali Fuat Paşa'nın elde ettiği bulguları şu şekilde sıralayabiliriz:

Lenin liderliğindeki Bolşevikler; İngilizler, Almanlar, Ankara Hükümeti ve Enver Paşa ile ayrı ayrı gizli görüşme yürütüyor...

Fakat bu görüşmelerden en çok İngilizlerle yapılan müzakerelere önem veriliyor...

Bolşeviklerin bütün manevraları İngilizlerle yapılacak anlaşmaya yönelik. Enver Paşa ve Ankara hükümeti ile yapılan görüşmeler, İngilizlerle yapılan görüşmelerde koz olarak kullanılıyor.

Bolşevikler, İngilizlerle yapacakları anlaşmaya compromise (uzlaşma) adını vermişler.

Bolşeviklerin, İngilizlerle anlaşma ihtimali çok yüksek.

Enver Paşa sayesinde hapishaneden salıverilen Radek, 17 Eylül'de, İngiliz Manchester Guardian (şimdiki ismi The Guardian) gazetesine verdiği demeçte şöyle diyordu: “Şarkta bir ateş yakıp söndürmek istemiyoruz. İki hâl mümkündür: Ya İngiltere mahvoluncaya kadar muharebeye devam ederiz. Veyahut bir compromise yaparız. Eğer Sovyet Rusya'nın ihtiyacı varsa muvakkat (geçici) bir müddet için İngiltere'yle compromise yapmayı kabul ederiz."

Bolşevikler, İngilizlerle compromise yapmaları durumunda; Almanların, Ali Bey operasyonu için göndereceği silahları kendilerine almak istiyor...

*

Tarihe "İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması" olarak geçen compromise (uzlaşma) anlaşması 16 Mart 1921 tarihinde imzalandı.

Anlaşma maddeleri içerisinde karşılıklı ateşkes, mahkumların değişimi, İngiltere'nin Sovyetlere ticari yardımı, Rusya deniz ve kara sınırlarındaki ablukanın kalkması, diplomatik tanıma, kapsamlı bir ticaret dönemi gibi maddeler vardır. Ancak en önemlı madde, Bolşeviklerin, Çarlık Rusyasının eski sınırları dışında propaganda yapmayacaklarını taahhüt etmeleriydi.

*

Bolşevikler, İngilizlerle anlaşma yaptıktan sonra Ankara'dan gelen Türk heyeti ile anlaşma imzalamak üzere masaya oturuldu.

Nihayet, Türk heyeti Moskova’ya vardıktan 8 ay sonra, 18 Mart 1921'de Moskova Antlaşması, Türkiye adına Yusuf Kemal, Rıza Nur ve Ali Fuat Beyler ile, Sovyet Rusya adına Georges Çiçerin ve Celal Korkmazof tarafından resmen imza edildi. 

Fakat her iki tarafın da işine geldiği için, antlaşmanın tarihi, İstanbul’un İtilâf Devletleri tarafından işgalinin yıl dönümü olan 16 Mart olarak belirtildi. Bu tarih aynı zamanda, Sovyetlerin İngilizlerle yaptığı ticaret anlaşmasının da imza tarihiydi. 

*

“Türk-Sovyet muahedesi 18 Mart 1921 tarihinde imzalanmıştır. Bir sene evvel tam bu tarihte Çamlıca tepelerinin liman tarafındaki kıyılarını teşkil eden Şemsipaşa’daki yıkık bir duvarın üstünde şehre ateş edecekmiş gibi İstanbul’a doğru çevrilmiş olan düşman donanmasının toplarına bakarak; benliğime, kanıma verdiğim söz yerine gelmeye başlamıştı. Bu sebepledir ki, İngilizlerle yaptıkları Ticaret Muahedesi’nden dolayı Rusların da işine geldiği için muahedenin altına 18 Mart değil, İstanbul’un işgalinin yıl dönümü olan 16 Mart tarihini koyduk.” (Yusuf Kemal Tengirşenk, Vatan Hizmetinde, s. 273.)


Tasfiye 

İngilizler bir yandan Bolşeviklerle görüşürken, diğer yandan "Ali Bey Operasyonu'nun kilit isimlerini, Talat Paşa'dan başlayarak, tek tek öldürmeye başlamıştı.

Bu cinayetler için Ermeni tetikçiler kullanıldı.

İngiltere Ali Bey Operasyonu'nda görev alan kilit isimleri ortadan kaldırıken, Lenin'in ölümü ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yönetimini ele geçiren Stalin de Bolşevik devrimi Rusya sınırları dışına yaymaya çalışanları katletmeye başladı.

Bu isimlerin en bilinenleri, Bolşevik devrimini Doğu'ya sıçratmak isteyen Mirsaid Sultangaliyev ile devrimi Batı'ya yaymayı, oradan da dünya devrimine ulaşmayı amaçlayan, sürekli devrim teorisinin kuramcısı Leon Trotsky (Troçki)'dir.

Stalin'in öldürttüğü kişiler arasında, Berlin'deki hapishaneden salıverildikten sonra Moskova'ya gelen ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi (RKP-B) Merkez Komitesi üyeliğine seçilen, Musevi kökenli Karl Radek de vardı.

Ali Bey Operasyonunun kilit isimleri birer birer öldürülürken, General Hans von Seeckt yeni planını hazırlıyordu.

Kaynak: Seeckt Planı - İlhami Yangın

 

SOLİTİRAZ.COM

Facebook'ta Sol İtiraz