19 Nisan 2024 Cuma

Devrimci Yön

Kontrgerillanın kuruluşu ve Alparslan Türkeş

Kontrgerillanın kuruluşu ve Alparslan Türkeş
02 Ekim
10:00 2017

 

Sağ çizgide yayın yapan Avaztürk.com'da İlhami Yangın'ın iki makalesini aşağıda yayınlıyoruz.

Makalelerde Türkiye'nin yıllarca tartıştığı kontrgerillanın kuruluş misyonuna ilişkin okuyucuya ilginç gelebilecek farklı bir yaklaşım var.

Özellikle kontrgerillanın kuruluşuyla 27 Mayıs darbesi arasında kurduğu ilişki ve Alpaslan Türkeş'in oynadığı önemli rol konusunda söyledikleri dikkat çekicidir.

Kontrgerillanın kuruluşuna ve 27 Mayıs darbesiyle bağına ilişkin bu yazıların okurlarımıza ilginç geleceğini düşünüyoruz:

                                                     

(1)

Sovyet askerî stratejistler, NATO üyesi en yakın komşu ülke olan, Türkiye sınırlarından SSCB’ye bir saldırı yapılması hâlinde, Sovyet endüstrisinin ve Kızıl Ordu’nun can damarı olan, Bakü petrollerinin hedef alınacağını, bu durumda Ermenistan topraklarının büyük bir savaş alanına dönüşeceğini hesaplamıştı.

Kızıl Ordu’nun müdafaa planları bu esasa göre belirlendi.

Ermenistan topraklarında kara savaşı verilecek, Kızıl Ordu hava kuvvetlerinin üstleneceği Azerbaycan topraklarından bölgeye havadan müdahale edilecekti.

Bu plan gereğince, Kızıl Ordu’nun Ermenistan’da sadece kara kuvvetleri vardı. Ülkede askerî havaalanı ve askerî hava üssü yoktu.

Buna karşılık Azerbaycan’da beş askerî havaalanı ve beş tane askerî hava üssü kurulmuştu.

Askerî konsantrasyonu sağlamak için Kızıl Ordu’nun mühimmatı da Azerbaycan’da stoklanmıştı.

Binlerce tank, on bin askerî kamyon-otomobil, zırhlı taşıyıcılar, silâh, cephane ve yakıt yüklü beş yüz vagon her an harekete hazırdı.

Gelelim ABD’nin savaş planlarına.

U2 casus uçakları ve uydu fotoğraflarıyla elde edilen bilgilere göre, soğuk savaş yıllarında, Kızıl Ordu’nun 200 zırhlı tümeni Türkiye sınırlarında hazır bekliyordu.


Havadan ve karadan eşgüdümlü yapılacak şiddetli bir taarruz Türk savunmasını kısa sürede çökertirdi.

Kızıl Ordu ile yaşanması muhtemel savaş hakkında kafa yoran ABD kurmayları, olası Sovyet saldırısı karşısında, Anadolu’yu tamamen boşaltmayı düşünüyordu (soğuk savaş döneminde dünyanın en ünlü ajanı olarak kabul edilen Kim Philby de bu stratejiyi doğrulayan açıklamalar yapmıştır).

ABD kurmaylarına göre Kızıl Ordu saldırısı halinde, Türkiye’nin 1. 2. ve 3. Orduları ağırlıkları ile birlikte geri çekilmeli, Sovyet taarruzu Toroslar mıntıkasında karşılanmalıydı.

Böylece, Kızıl Ordu ana karargâhından uzaklaşacak, lojistik destek alması zorlaşacaktı.

Bu durumun en önemli avantajı Orta Doğu’daki petrol bölgelerinin ABD tarafından koruma altına alınmasıydı. Sovyetlerin petrol mıntıkasına inmesi böylece engellenecekti.

Toros dağlarını kendisine siper alacak NATO kuvvetlerinin hemen arkasında Akdeniz vardı. NATO gemileri deniz yoluyla her türlü yardım ve mühimmat sağlayabilirdi. Bu durum NATO ordusunun Kızıl Ordu karşısında büyük avantaj elde etmesini sağlayacaktı.

Kızıl Ordu’nun Toroslar önüne inmesi mümkün olduğunca geciktirilmeliydi.

Bunu Türk ordusundaki istikam birlikleri sağlayacaktı.

Bu nedenle, NATO’ya girildikten sonra, Türk ordusunun istikam birlikleri ağırlıkla Trakya ve Doğu Anadolu sınırlarına konuşlandırılmıştı.

Yolları ve köprüleri havaya uçuracak olan istikamcılar, Kızıl Ordu’nun geçiş güzergâhına olabildiğince zarar vererek, hedeflerine geç ulaşmasını sağlayacak, bu arada Türk orduları Toroslar hattına kadar salimen geri çekilecekti.

Zaten doğal bir set olan Toroslar hattına ulaşan Kızıl Ordu kuvvetleri, İncirlik askeri üssünden kalkan NATO uçakları tarafından bombardıman altına alacaktı. Türk ordusu ve NATO kara gücü Toroslar hattını savunurken, Anadolu’daki Kızıl Ordu kuvvetlerinin arkası rahat bırakılmamalı ve şiddetli taktik saldırılar yapılması gerekiyordu.

Bu saldırılar, kurulması düşünülen kontrgerilla marifeti ile yapılacaktı.

İşte bu nedenle Anadolu’da kuvvetli bir kontrgerilla yapılanması oluşturulmalıydı.


Öncelik yolların yapımına verildi.

Kontrgerilla işi bir sonraki etaba bırakıldı.

Çünkü kontrgerillanın kurulması için hükümetin bir müddet (27 Mayıs) alaşağı edilmesi gerekiyordu.

 

*


Osmanlı döneminden Cumhuriyete 4.083 km demiryolu ağı miras kalmıştı.

Genç Türkiye Cumhuriyeti döneminde (Atatürk’ün ölümüne kadar) demiryolu seferberliği yapılmış ve Türkiye’nin dört bir tarafı demiryolları ile örülmüştü.

Atatürk döneminde kara yolları da yapıldı ancak savaş taktiklerini çok iyi bilen Atatürk, savunma bakımından doğuda, batıda hududa giden yollarla, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarını İç Anadolu'ya bağlayacak güzergâhlar üzerinde yol yapımını sakıncalı görmekteydi, bu nedenle, bahsi geçen yerlere kara yolu yapılmadı.

İkinci Dünya Savaşı sona erdikten iki sene sonra, 22 Mayıs 1947 tarihinde, “Türkiye’ye Yapılacak Yardım Hakkında Anlaşma” ABD Kongresinde kabul edildi.

Truman Doktrini çerçevesinde hazırlanan anlaşma, 12 Temmuz 1947 tarihinde, Türkiye ile ABD hükümetleri tarafından imzalandı.

ABD'nin Türkiye'ye yaptığı askeri yardım programına yol konusu dâhil edilmişti.

ABD yönetimi, askeri yardım anlaşması programı kapsamında, Türkiye'ye 100 milyon dolar verecekti. Bu paranın beş milyon doları yol yapımı için kullanılacaktı.

Yol yapımı için ayrılan 5 milyon dolar ABD savunma Bakanlığı (Pentagon) kasasındaydı.

Dönemin Bayındırlık Bakanı Kasım Gülek ile Şose ve Köprüler Reis Vecdi Diker, ABD’ye giderek, askeri yolların nereye ve nasıl nereye yapılacağı konusunda, Pentagon’da uzun süre çalıştılar.

Kasım Gülek ve Vecdi Diker, Amerikan okulu olan Robert Kolej mezunuydu. İkisi de, Robert Kolej sonrası, aynı yıllarda, ABD’ye giderek yüksek öğrenim görmüş, yolları Columbia üniversitesinde kesişmişti.

Kasım Gülek ve Vecdi Güler, Pentagon’da ABD askeri kurmayları ile çalışmalar yaparken Türkiye’ye gelen çok sayıda askeri ve sivil ABD heyeti, çeşitli incelemeler yaptı ve raporlar hazırladı.

Amerikan Federal Yollar Teşkilatı Genel Müdür Yardımcısı M.G. Hilts başkanlığındaki heyet, 1 Aralık 1947 tarihinde Türkiye'ye geldi. Heyet, Türkiye'de yaptığı dört aylık inceleme sonucu, 26 Şubat 1948'de, Bayındırlık Bakanlığı'na, “Türkiye'nin Yol Durumu” başlıklı bir rapor sundu.

Hilts Raporu olarak bilinen bu raporda demiryolu yapımının terkedilerek kara yolları yapımına geçilmesi, bunun için de ilk olarak idari yapının düzenlenmesi öneriliyordu.

Standart Oil yöneticilerinden ve dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası İlişkiler ve Petrol Sanayi Danışmanlarından Max Weston Thornburg Türkiye’ye gelerek incelemelerde bulundu (1949-1950). Thornburg hazırladığı raporda, Türkiye’nin demiryolları yerine karayolları yapmasını öneriyordu. Bu amacın gerçekleştirilmesi için yeni bir teknoloji, yeni bir idari yapı gerekmekteydi.

Bahsi geçen yapı, Kasım Gülek ve Vecdi Diker tarafından çoktan hazırlanmıştı. Yeniden yapılandırılan Şose ve Köprüler Reisliği, Karayolları Genel Müdürlüğü adını aldı. Şose ve Köprüler Reisi Vecdi Diker, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün ilk genel müdürü oldu.

ABD'den getirilen uzmanlar ve makinelerle yol yapımına başlandı.

İlk etapta İskenderun-Malatya-Erzurum ve İskenderun-Ankara-İstanbul-Edirne karayolu yapılacaktı.

Bu yolun biri doğu sınırımıza diğeri batı sınırımıza uzanıyordu.

Ordumuz savaş sırasında geri çekilsin, vatanımız düşman tarafından rahatça işgal edilsin diye yol yapıyorduk!

Ancak yolların yapımı bu şekilde anlatılmadı; güney limanlarımıza ulaştırılacak olan ABD yardımı ağır silahların doğu ve batı sınırlarına götürülmesi için yol yapımı gerekiyor, denildi.

Not: Eski bakan Kasım Gülek’i Ankara Bahçelievler’deki evinde birkaç kez ziyaret etmiştim. Sohbet ederken ilginç bir fotoğraf gösterdi. ABD’li yetkililer Gülek boğazının uydudan fotoğrafını çekmiş, bu fotoğrafı da çerçeveletip Kasım Gülek’e hediye etmişti. Kasım Gülek bu fotoğrafı gösterirken, “teknolojiyi görüyor musun?” demişti.
Gülek boğazı yukarıda bahsettiğim savunma hattının en önemli noktalarından biriydi!

 

(2)

Sovyetlerin Türkiye'ye yönelik bir askeri saldırısı vuku bulduğu takdirde, Kızıl Ordu kuvvetlerine taktik saldırı ve sabotajlar düzenleyecek olan, kontrgerilla teşekkülünü icap ettiği şekilde yapılandırılabilmek için öncelikle bazı kanunlar çıkartmak gerekiyordu.

Bir sonraki aşamada,  bazı kıstaslar göz önünde bulundurularak, kontrgerilla elemanları seçilecekti.

Müteakiben, kontrgerilla kuvvetleri gizli kamplarda toplanarak silahlı talim yapacak, gayrı nizami harbin gerektirdiği her konuda eğitilecekti.

Savaş esnasında kullanılmak üzere, birçok mıntıkaya, her türden silah ve mühimmat gizlenecek, bu depoların yerini sadece üst düzey kontrgerilla komutanları bilecekti.

Sovyetlerle yapılacak savaşın kazanılması veya kaybedilmesi, milyonlarca Batılı askerin ve sivilin hayatı söz konusuydu (Türkler ve Türkiye daha en baştan gözden çıkartılmış, Anadolu düşmana terk edilmişti).

O nedenle, kontrgerilla ile ilgili çalışmaların çok gizli şekilde yürütülmesi gerekiyordu.

İşte bu gizliliği sağlamak zordu, hatta imkânsızdı.

Hemen bir örnek vereyim:

Kontrgerilla yapılanması için atılacak ilk adım, bazı subayların ordu haricindeki hizmetlerde (kaymakamlık) istihdam edilmesini sağlayan bir yasa çıkartmak olacaktı.

Tabii ki, yasa çıkması için, hazırlanan kanunun Meclis'te görüşülmesi gerekliydi. Bu nedenle, iktidar ve muhalefet milletvekillerinin yasa konusunda bilgilendirilmesi lazımdı; keza basın yayın organları da olaydan haberdar olacaktı.

Yani, ne yapılacağını tüm Türkiye öğrenecekti.

Böyle bir durumda, Türkiye’de cirit atan Sovyet casuslarının olayı haber alıp üstlerine rapor etmesi mutlaktı.

İş sadece kanun çıkartmakla kalmıyordu.

Kontrgerilla elemanlarının belirlenmesi, eğitimi, gizli silah depoları hazırlanması için de aynı şey söz konusuydu.

Mevcut duruma göre; bir yerde silahlı eğitim verilecekse veya silah deposu yapılacaksa, oranın valisi, kaymakamı, belediye başkanı, emniyet müdürü, muhtara varıncaya kadar hemen herkes hadiseden haberdar olacaktı.

Pekâlâ...

Kontrgerilla teşkilatı hükümetten habersiz kurulabilir miydi?

İşte bu imkânsızdı.

Devlet bilgisi ve imkânları dâhilinde düzenlenmesi gereken muazzam bir yapılanma söz konusuydu.

Hükümetin bilgisi, izni ve katkısı olmadan kontrgerilla kurulamazdı.

Sadece başbakan ve bir kaç bakanın bilgisi dâhilinde yapılabilir miydi?

O da imkânsızdı.

Üstelik o tarihte bazı üst düzey komutanlar ile hükümetin arası iyice açılmıştı.

Öyleyse, hükümetin -kontrgerilla oluşturulana kadar- geçici bir süre ortadan kaldırılması gerekliydi.

Başka çare yoktu.

*

27 Mayıs 1960 tarihinde bir darbe gerçekleşti.

Bu darbenin hangi gerekçe ile yapıldığı muamma olarak kalmış, dönemin başbakanı Menderes'in demokrasiyi rafa kaldırmasından tutun Sovyetlere yanaşmasına varıncaya değin, çeşitli iddialar ortaya atılmış, kontrgerilla kurulması için hükümetin inkıtaa uğratılması gerçeğinden kimse bahsetmemiştir.

Bu ihtimalin hiçbir zaman gündeme gelmemesi, planı yapanlar açısından, büyük başarıdır.

*

İhtilal kadrosunun en güçlü üyesi olan ve ihtilal bildirisini radyoda okuyan Kurmay Albay Alparslan Türkeş darbe sonrası Başbakanlık müsteşarı oldu.

Şimdi dikkat!

Türkeş başbakanlık müsteşarı olmuştu ancak ortada başbakan yoktu.

Anayasa ve TBMM feshedilmişti.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, bakanlar, üst düzey komutanlar ve bürokratlar tutuklanmıştı.

Ve...

Sıkıyönetim uygulaması nedeniyle, artık kanun çıkartmaya gerek kalmamıştı. Bir kararname kanun sayılıyordu.

Başbakanlık müsteşarı Türkeş tarafından hazırlanan kararname 16 Haziran 1960 perşembe günkü Resmi gazetede yayımlandı.

http://www.avazturk.com/userfiles/images/Ekran%20Resmi%202017-09-27%2017.05.17.png

Karar sayısı 5/22

1. Orduya mensup muvazzaf subay ve askeri memurların 1281 sayılı kanunun 6577 sayılı kanunla değiştirilen 1. maddesine göre İcra Vekilleri Heyetinden karar istihsal edilmeksizin, Milli Müdafaa Vekaletinin muvafakatı alınmak suretiyle ordu haricindeki hizmetlerde istihdam edilmeleri uygun görülmüştür.

2. Bu kararname 28.5.1960 tarihinden meridir.

http://www.avazturk.com/userfiles/images/Ekran%20Resmi%202017-09-27%2017.06.17.png

Altta, Devlet Vekili ve Başvekil sıfatı taşıyan Cemal Gürsel ve diğer vekillerin imzası yer alıyor.

http://www.avazturk.com/userfiles/images/Ekran%20Resmi%202017-09-27%2017.07.46.png

Kararnamenin gerekçesi

Bu kararnamenin -görünürdeki- gerekçesine bakacak olursak:

27 Mayıs, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk darbesiydi.

İdareye el koyan subayların, ordu harici hizmetlerine -yani devlet yönetimine el koymaya- devam edebilmesi için bir kanun hükmünde kararname çıkartılması gerekliliği düşünüldü.

İşte bu nedenle söz konusu kararname hazırlanmış, kararnamenin yürürlük tarih ise darbenin ertesi gün olan, 28.5.1960 olarak belirlenmiştir (İkinci madde: Bu kararname 28.5.1960 tarihinden meridir).

Çok ince düşünülmüş olan bu kararnamenin hazırlanmasındaki asıl amaç bambaşkaydı.

 

KONTRGERİLLA KOMUTANLIKLARI

 Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, 26 Ağustos 1960 tarihli Resmi gazetede tayinler yayımlandı.

http://www.avazturk.com/userfiles/images/Ekran%20Resmi%202017-09-27%2017.08.51.png

İçişleri Bakanlığından:

Ulş. Yrb. Muzaffer Umay (937-4) ın Bornova Kaymakamlığında, Top. Yrb. Fevzi Ayal (935-88) un Saimbeyli Kaymakamlığında, İz. Bnb. Şevket Yıldırsu (942-17) nun Dazkırı Kaymakamlığında, P. Bnb. Fehmi Sualp (942-291) ın Bozdoğan Kaymakamlığında, Prs. Bnb. Şükrü Mete (944-10) nin Yenipazar Kaymakamlığında, Ord. Yrb. Şemsi İlter (937-276) in Manyas Kaymakamlığında, Ord. Bnb. Hüsamettin Özer (938-116) in Susurluk Kaymakamlığında, Top. Bnb. Etem Mete (938-120) nin Erdek Kaymakamlığında, Top. Yrb. Reşat Kınay (937-211) ın Yeşilova Kaymakamlığında, Sv. Yrb. Kenan Özalpman (936-46) ın İnegöl Kaymakamlığında, Muh. Yrb. Reşat Baykurt (936-26) un Çan Kaymakamlığında, P. Bnb. Nihat Çubukçu (943-206) nun Eskipazar Kaymakamlığında, P. Yrb. Muzaffer Soyberk (936-211) in Ergani , Tnk. Bnb. Basri Göymen (938-84) in Havza Kaymakamlığında, P. Yrb. İlhan Baykan (935-368) ın Maden Kaymakamlığında, P. Bnb. Mithat Yılmaz (938-511) ın Yalvaç Kaymakamlığında, Muh. Bnb. Selahattin Erdoğan (940-b. 13) ın Pınarbaşı Kaymakamlığında, Prs. Bnb. Tahir Müdevvisoğlu (942-p. 85) nun Çiçekdağ Kaymakamlığında, Ulş. Yrb. Adnan Sevgür (936-Dmy. 2) ün Beyşehir Kaymakamlığında, Sv. Bnb. Halit Şehman (937-4) ın Simav Kaymakamlığında, P. Bnb. Tevfik Dinçali (940-261) nin Arapkir Kaymakamlığında, Ord. Yrb. Fethi Güralp (937-29) ın Sarıgöl Kaymakamlığında, Tnk. Bnb. Feridun Göktürk (944-2)ün Gülşehir Kaymakamlığında, Prs. Bnb. Mehmet Onat (941-p. 229) ın Pazar Kaymakamlığında, Hrt. Bnb. M. Galip Yenican (941-b. 12) un Karasu Kaymakamlığında, P. Bnb. Sabahattin Özakın (942-280) ın Boyabat Kaymakamlığında, Top. Bnb. İbrahim Karagöz (943-28) ün Divriği Kaymakamlığında, Tnk. Bnb. Arif Tuncer (941-55) in Maçka Kaymakamlığında, P. Bnb. Durmuş Erkan (938-336) ın Çarşamba Kaymakamlığında, Top. Yrb. Muzaffer Vural (934-4) ın Karabük Kaymakamlığında, Top. Yrb. Selahattin Özaltan (937-113) ın Çankaya Kaymakamlığında, Top. Yrb. Faruk Tülay (936-) ın Eyüp Kaymakamlığında,

Milli Savunma Bakanlığının muvafakatlarına binaen 1281 sayılı kanuna tevfikan Milli Savunma Bakanlığı kadrolarında gösterilmek suretiyle istihdamları hususu Bakanlar Kurulunun 28.5.1960 gün ve 5/22 ve 2.6.1960 gün ve 5/11 sayılı kararlarına istinaden tensip edilmiştir.

4.8.1960

http://www.avazturk.com/userfiles/images/Ekran%20Resmi%202017-09-27%2017.09.48.png

 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Facebook'ta Sol İtiraz