16 Nisan 2024 Salı

Devrimci Yön

Reza Sarraf davasında hedef Türkiye değil İran!

Reza Sarraf davasında hedef Türkiye değil İran!
30 Kasım
00:00 2017

Sağ çizgide yayın yapan kafkassam.com’da yer alan bu makale, Rıza Sarraf davasına ilişkin gerçek durumu ifade etmekten çok Erdoğan rejimiyle ABD arasında yürüyen pazarlığın ipuçlarını ele vermesi açısından ilginç.

Şimdilik demoklesin kılıcı hep Türkiye ve İran’ın üzerinde duruyor. Ancak her an farklı konular için üzerinde sağlanacak mutabataklara göre kolayca birinden diğerine kaydırılabileceğini görüyoruz. (solitiraz.com)

 

Reza Zarrab davasında atanan bilirkişiler, bende davanın seyri ve sonucu hakkında az çok kanaat oluşturdu. Bilindiği gibi ABD 2010’da Kapsamlı İran Yaptırımları, Hesap Verebilirlik ve Tasfiye Yasası’nı kabul etmişti. Bu tarihten itibaren ABD vatandaşlarının İran’a veya oradan İran’a gideceğini bildiği üçüncü bir ülkeye mal ve hizmet ihracatı yasaklanmıştı.

Ayrıca 2011’de ek yaptırımlarla İran’a petrol ve kimya endüstrisinde kullanılmak için ekipman ve uzmanlık sağlayan şirketlere de kısıtlamalar getirilirken, yaptırımlara İran’daki İslam Devrim Muhafızları ve İran Kolluk Kuvvetleri gibi gruplar da eklenmişti.

Sarraf ve beraberinde yargılanan sanıklar İran ve diğer ambargo uygulanan kuruluşlar adına milyonlarca dolarlık işlemleri Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki şirketleri kullanarak ve sahte belgeler yoluyla gerçekleştirmek ve ABD’li makamları yanıltmak için düzmece işlem yapmakla suçlanıyor.(1)

Türkiye gündeminde birinci sıraya oturan Reza Zarrab davası, Türkiye ABD ilişkilerinde Fetullah Gülen’in iadesini dahi gölgeledi gibi. Muhalefet gökten kasnak yağar birisi de bizim başımıza geçer hesabında.

Reza Zarrab’ın yanı sıra New York’ta tutuklu olarak yargılanan Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ile aynı dava kapsamında haklarında yakalama kararı çıkartılan eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, eski Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan’ın da aralarında bunduğu sanıklar için yapılacak jüri seçimi önemli bir adım.

ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu delme, bankacılık sahtekârlığı, kara para aklama, ABD yasalarını delmek için işbirliği yapıp komplo kurma suçlarını birçok kez işleme suçlamaları ile karşı karşıya olan sanıklar hakkında 95’er yıl hapis cezası isteniyor.

Ama davayı Türkiye’den takip edenlerin ne büyük handikabı, mevcut iktidarın zarar göreceğini sanmaları. Hatta muhalefetin bu dava üzerinden iktidar değişikliği beklentisine girdiği görülüyor.

Reza Zarrab’ın yargılandığı ve jüri heyeti seçimi bugün başlayacak olan dava, ABD basınının da gündeminde. New York Times’ın ‘Zarrab davasının Erdoğan için siyasi sonuçları olabilir’ diye yazması, Türkiye’deki ana muhalefetin iktidar özlemini kışkırtacak cinsten.(2)

Olmayacak duaya âmin denilir mi?

Bilirkişiler kim oldu dersiniz? İsrail’e yakınlığı ve “neocon” kimliğiyle bilinen ve Türkiye karşıtı söylemlerle de anılan Demokrasileri Savunma Vakfının (FDD yöneticileri, Sarraf-Atilla davasına “İran’a yaptırımlar konusunda” bilirkişi atandı.

FDD Başkanı Mark Dubowitz ve kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer iflah olmaz İran karşıtlığı ile tanınan iki isim.

Jonathan Schanzer Amerikan Hazine Bakanlığı’nda terörizmin finansmanı konusunda uzman. ABD Hazine Departmanı’nda İstihbarat ve Analiz Dairesi için terörle mücadele analisti. Türkiye’nin de bulunduğu Irak, Yemen, Mısır, Katar, Fas, Ürdün, İsrail ve İran’ coğrafyasını, siyasi, ekonomik ve hukuki yapılarını çok iyi biliyor. Arapça ve İbranice konuşuyor. Schanzer, daha önce Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsünde Araştırma Görevlisiydi.

Schanzer akademik kariyetrine ve saha uzmanlığına Daniel Pipes’in başını çektiği Philadelphia merkezli bir düşünce kuruluşu olan Middle East Forum’da başlamıştı. Mark Dubowitz’de, İran’ın küresel bağlantıları ve ilişkiler ağı konusunda uzman. İran rejimini sona erdirmek için kapsamlı bir strateji olarak, benzin, doğalgaz ve petrol müeyyideleri de dahil olmak üzere güçlü, geniş tabanlı enerji önlemlerini destekleyen, araştırma ve analiz sağlayan İran Enerji Projesi Direktörü. İran’ın nükleer silahlarının kontrolü ile İran’da insan hakları ihlallerinin gündeme getirilmesindeki çabaları ile tanınıyor.

Aynı zamanda İran enerji sektöründe baskın bir güç olan ABD hükümetince kara listeye alınan İslami Devrim Muhafızları’yla iş yaparken yabancı şirketleri takip eden ve onların bağlantılarına dikkat çeken bir isim. Mark sıklıkla İran’ın enerji yaptırımları konularında yazıyor. Mark’ın makaleleri Wall Street Journal, Washington Post, New York Times, Slate, Politico, The Hill, Washington Times, New York Post, New York Sun, Ulusal Post, Financial Times’da yayınlanıyor.(3)

Reza Zarrab ister itirafçı olsun ister tanık olsun ne anlatırsa anlatsın Türkiye bu süreçten asla zarar görmeyecektir. Reza Zarrab ile ilgili bilgi kirliliği Reza Zarrab’ın İran istihbaratı tarafından konuşmadan susturulmak istenmesi nedeniyle koruma amaçlı olabilir mi?

Neden İran Reza Zarrab’ın konuşmasını istemiyor, hiç düşündünüz mü?

İran Baş Savcısı Golam Hüseyin Muhseni Ejehei’nin 6 Mart Pazar 2016’da idam kararını duyurduğu Babek Murtaza Zencani, İran rejiminin bel kemiğini oluşturan Devrim Muhafızlarının, uluslararası arenada karanlık işlerinde kullandıkları bir isim.

Babek Zencani (Babek Murtaza Zanjani) 21 Mart 1974 doğumlu, aile kökleri İran’ın Zencan eyaletine uzanıyor. Ülkenin kuzeyinde yer alan eyalet nüfusunun çoğunluğu Azerilerden. Zencan, Babilik (Bahailik) inancının önemli merkezlerinden biri. 43 yaşındaki sıra dışı iş adamı Babek Zencani’nin efsanevi yaşam öyküsü var. Türkiye’de kriz yönetimi üzerine üniversite eğitim aldığı belirtilen Zencani’ye yakın çevresi “Kont” ve “Reis” lakaplarıyla hitap ediyor.

İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’yle askerlik yaptığı birliği ziyareti sırasında tanışan Zencani, dönemin Merkez Bankası müdürü Mohsen Nourbakhsh’ın makam şoförüydü. Yaptırımlar yüzünden İran Merkez Bankası’nın her gün piyasalara 17 milyon dolar pompaladığı dönemde, binde bir komisyonla günde 17 bin dolar kazanan Zencani, daha sonra Türkiye’ye koyun postu satıyordu. İflas edince tutuklanıp hapse atıldı. Daha sonra Türkiye’ye gelerek burada Kriz Yönetimi üzerine üniversite eğitimi alan Zencani, kozmetik işine girdi. Kont Kozmetik şirketini kurdu.

Zencani’yi dünya çapında milyarder yapan olay, 2010 yılında gerçekleşti. Devrim Muhafızları’nın uluslararası yaptırım yüzünden bir türlü dışarı çıkartamadığı 40 milyon doları bir kaç gün içinde yurt dışına gönderince devletin kapıları da kendisine ardına kadar açıldığında, Zencani yaşadıklarına inanamadı.

İran derin devletinin talimatıyla, yurt dışına petrol satışını üstlendi. Aynı zamanda İran hükümetinden de milyarlarca dolarlık ihaleler almaya başladı. Zencani, İran Petrol Bakanlığı, Devrim Muhafızları ve Merkez Bankası’nın para kaynağı oldu.

Haziran 2010’da Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde nükleer programı yüzünden İran’a bugüne kadarki en ağır yaptırımları öngören tasarıya Türkiye “ret” oyu verdi. Yeni yaptırımlar, aralarında bir de bankanın bulunduğu 40 şirket ve bir kişiye, mal varlıklarının dondurulması, seyahat yasağı gibi önlemler getiriyor.

Bu 40 kurum arasında 15’i İran Devrim Muhafızlarına, üçü İran Deniz Hatlarına bağlı kuruluşlarda var. Türkiye görünürde bu yasağa uydu ama Türk kamuoyunda Ebru Gündeş’in kocası olmasıyla tanınan, Türkiye’de faaliyet gösteren Royal Holding’in sahibi, Türkiye’de ikamet eden İran asıllı iş adamı Reza Zarrab (Rıza Sarraf) aracılığıyla bu ambargoyu deldi.

Rıza Sarraf’ın ortağı İranlı işadamı Babek Zencani’ydi. Türkiye ve İran arasındaki gizli ticari ilişkiler bu ikili üzerinden yürütüldü. Zencani Dubai merkezli, kozmetikten petrole oradan bankacılığa kadar farklı alanlarda faaliyet yürüten 60’dan fazla şirketin yer aldığı bir ağı kontrol ediyordu. 10 milyar doların üzerinde olduğu iddia edilen servetiyle Türkiye’den Malezya’ya, Dubai’den Tacikistan’a, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Çin’e farklı ülkelerde yatırımları vardı. Zencani eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’a yakın bir isim, servetini de Ahmedinejad döneminde yaptı. Zencani, İran’ın petrolünü, yaptırımları aşmak amacıyla kurulan şirketler üzerinden satarak büyük bir servet sahibi oldu.

Ambargo altındaki İran’ın para trafiğini kontrol eden isim olan Zencani’nin Nisan 2013’te bu misyonu açığa çıkınca ABD tarafından yurtdışı hesaplarına tedbir konulmuştu. Son olarak adı Türkiye’de yürütülen 17 Aralık soruşturmasında Rıza Sarraf’ın patronu olarak geçmişti. Zencani, Sarraf aracılığıyla Gana’dan 1.5 ton altını hiçbir kayıt altına alınmadan Türkiye’ye sokmakla itham edilmişti. Sarraf’ın ‘Reisim’ dediği Babek, kendisi gibi Azeri Türkü’ydü ve İran, Türkiye ile ambargoyu delmeye yönelik ticari ilişkilerini bu iki Azeri Türkü üzerinden yürütmüştü.

İran derin devletinin kontrol ettiği İran ekonomisinin yüzde 80’i ordu ve dini vakıfların elinde. Sepah-e Pasdaran-e Enghelab-e Eslami adıyla anılan devrim muhafızlarına bazı ekonomik ayrıcalıklar tanımakla kalmamış, İran başkentindeki İmam Humeyni havalimanı tahsis edilmiş. Devrim muhafızları, uçaklardan tahsil edilen havalimanı vergisi üzerinden büyük gelir elde ediyor.

İstihbarat raporlarına ve gazete haberlerine yansıyan malumatlara göre, İran’ın diğer hava alanlarıyla limanlarındaki dış sınırları da devrim muhafızları tarafından kontrol ediliyor. İran’a hangi malın sokulacağına onlar karar veriyor. Devrim muhafızları gümrük vergisi ödemedikleri gibi, karaborsada ne kadar mal sattıkları ve ne kazandıkları hakkında da kimseye hesap vermek zorunda değiller. Son yıllarda Devrim muhafızlarının, milyarlarca dolarlık iş imparatorluğuna dönüştüğü söyleniyor. Sepah-e Pasdaran-e Enghelab-e Eslami; İran Milli Petrol Şirketi ve İmam Rıza Fonu’ndan sonra İran’ın üçüncü en zengin kurumu. İslam Devriminden sonra Şaha bağlılığı bilinen İran Ordusunun Devrim’e yönelik olası tehditlerinin engellenmesi ve dengelenmesi ayrıca İslam Devriminin yerleşmesine zorlayıcı güç olarak katkıda bulunması amacıyla bizzat İslam İnkılâbı lideri Ayetullah Humeyni’nin direktifleriyle, gönüllülük esasına dayanan yarı bir askeri yapıda kurulan İslam Devrimi Muhafızları Ordusu (Sipahi Pasdarani İnkılabı İslami), zamanla gelişerek büyük bir askeri kurum ve adeta kamu iktisadi teşekkülü haline geldi.

Reformcuların gündeme getirdiği yolsuz ekonomik düzeninden aslan payıyla besleniyorlar. Muhafızların denetiminde bulunan sektör akıl alacak gibi değil. ‘İslam Devrimi muhafız ordusunun’ kara, deniz ve hava kuvvetlerinde 120 bin asker görev yapıyor. İran’ın stratejik silahlarını da kontrol eden devrim muhafızları muazzam bir holding çatısı altında göz klinikleri işletiyor, motorlu araç üretiyor, otoyollar, demiryolları ve metro istasyonları inşa ediyor. Aynı zamanda petrol ve doğalgaz şirketleriyle de bağlantıları var.

Madencilikte ve barajlarda da devrim muhafızlarının sözü geçiyor. –Washington’daki düşünce kuruluşlarından Demokrasileri Koruma Vakfı (FDD) araştırmacısı Emanuele Ottolenghi, Zencani’nin eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’a yakın bir isim olduğunu, servetini de Ahmedinejad döneminde yaptığını, Zencani’nin, İran’ın petrolünü, yaptırımları aşmak amacıyla kurulan şirketler üzerinden satarak büyük bir servet sahibi olduğunu iddia etmişti.

Zencani, ülkedeki siyasetçiler, güvenlik yetkilileri ve yargı mensuplarıyla yakın ilişki içindeydi. Ahmedinejad döneminde bazı bakanlar ve bürokratlar tarafından desteklendiği aşikâr. İran’da 12 milletvekili Aralık 2012’de dönemin Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Yargıtay Başkanı’na bir mektup yazarak Zencani hakkında harekete geçilmesini istemesinin ardından, Zencani kendisini “ekonomik Besic” olarak tanımlamıştı. Besiç; Devrim Muhafızları’nın alt kolu ve gönüllü gençlerden oluşuyor. Hasan Ruhani’nin 2013 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yolsuzluk çeteleri hakkında soruşturma başlatılmıştı. Zencani’ye İran içinden ilk suçlama, Hasan Ruhani’nin Haziran 2013’te Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra kabinesine aldığı İran Petrol Bakanı Bijen Namdar Zengene’den gelmişti.

İran Petrol Bakanı Bijen Namdar Zengene, 10 Mayıs 2014’te ünlü milyarder Babek Zencani’nin bakanlığa olan borcuna karşılık taşınmaz mallarını istemediklerini belirtmişti. İşte Babek Zencani’nin adına çalıştığı derin imparatorluğunun siyasi ve ekonomik gücünü siz hesap edin. Zencani’nin İran’ın ambargosunu delen adamı olduğunu yazan New York Times gazetesi, İranlı milyarderin bakanlar kurulu toplantısına bile katıldığını ve İran’ın petrol bakanı ile direkt görüşmeler yaptığını öne sürmüştü. Nisan 2013’te ABD ve AB’nin yaptırım listesine giren Zencani’nin yurt dışındaki hesapları dondurulunca İran’a döviz akışı da kesildi. Zencani İran hükümetine 2.8 milyar dolar borcunu ödeyemedi. Paranın bloke edildiğini öne sürdü.

Bu tarihten sonra Türkiye’den İran’a altın ticareti başladı. Ayrıca uçaklara yüklü kaçak altınlar da Zencani’nin yaptırım listesine girmesinden sonra başladı. Devlete ait şirketlerden usulsüz hisse aldığı ortaya çıkan ve İran Meclisi’nde üç yolsuzluk soruşturmasında adı geçen Zencani İran Merkez Bankası’na 2.8 milyar dolar ödemede bulunduğu iddia edilmişti. İran medyası önceki hükümetin 5 bakanı ve istihbarat kurumunun Zencani’nin arkasında durduğu bilgisini gündeme taşıdı. Zencani’ye destek veren siyasi ve ekonomik gücün sayesinde petrol yolsuzluğu davasının düşürüldüğü, diğer davaların da üzerinin örtülmeye çalışıldığı belirtilmişti. Lakin evdeki pazarlık çarşıya uymadı. İran Yargı Erki Sözcüsü Hüccetül-İslam Gulamhüseyin Muhseni Ejei, Babek Zencani’nin idama çarptırıldığını açıkladı.

Muhseni Ejei yaptığı açıklamada, yolsuzluk dosyasında ismi yer alan Babek Zencani ile iki sanık hakkında daha yeryüzünde fesat çıkarmak suçundan idam cezası verildiğini duyurdu. Muhsen-i Ejei, bu kişilerin idam kararının yanı sıra, davacı olan İran Petrol Firması’na mal iadesi, aklanan kara paranın dörtte biri miktarında para cezasına çaptırıldığını belirtti. İran Hükümetinin peşine düştüğü paraların bir kısmı Türkiye’de olabilir.

Nitekim Babek Zencani Türkiye’deki ortaklarından Türk vatandaşı Kudret Tuncel’in kendisini 550 milyon dolar dolandırdığını öne sürerek Tuncel hakkında İnterpol aracılığıyla tutuklama celbinin çıkarılması gerektiğini iddia etmişti. Kozmetik sanayii sektöründe aerosol, parfüm dolum ve kapatma makinaları üretimine 1985 yılında başlayan Kudret Tuncel’in diğer ortağı Dubai asıllı İngiliz işadamı Mehdi Shams de, ABD, İngiltere, Almanya, Dubai, Çin ve İran’da ofisi bulunan Home Persian şirketinin sahibi. Bu ikili aynı zamanda Onur Air’in ortakları. Ancak İran Petrol Bakanlığı, ‘Onur Air’in tamamının İran’da idam cezasıyla yargılanan işadamı Babek Zencani’nin yediemini Mehdi Şems’e, dolayısıyla İran devletine ait olduğu iddiasıyla ilk kez Türkiye’de özel bir şirkete karşı dava açmıştı.

Rıza Sarraf’ın ticari ilişkisi olmadığını savunduğu Babek Zencani’nin, İran’dan dolandırdığı belirtilen paraların büyük bölümünün Türkiye’de olduğu ve Sarraf tarafından kontrol edildiği iddialar arasında. İranlı iş adamı Babek Zencani, yıllarca İran’a uygulanan BM ambargosunu deldiğini itiraf etmişti. Zencani, tutuklanmadan iki gün önce yazdığı ‘Gerçek nedir’ başlıklı yazısında “İran Merkez Bankası’na ve İran Ulusal Petrol Şirketi’ne uygulanan ambargoya rağmen buralara yıllarca para aktardım. Ambargoyu delerek kendi şirketlerimin ve yurtdışında ortaklığım bulunan şirketlerin kara listeye alınmasını göze aldım. Eğer Amerikalıların eline düşseydim kendimi Guantanamo’da bulurdum” demişti.

Babek Zencani’nin faaliyetlerini devlet bilgisi dâhilinde gerçekleştirdiği gün gibi ortada. Babek Zencani’nin devlet içinde var olan bir siyasi güç tarafından korunduğu da bir gerçek. Bu güç Devrim Muhafızları.

Zencani davasının seyri ve verilen karar, Muhafazakârlar ve Reformistler arasındaki büyük rekabetin bir yansıması. Eğer mahkemenin verdiği karar uygulanırsa İran Dini Lideri Hamaney’in Devrim Muhafızları ile arasının açılması söz konusu. Ancak Şia’daki hattı imama bağlılık Devrim Muhafızlarının Hamaney haricinde sorumlu arayışına girecekleri ve hiç şüphesiz ki ilk akla gelen ismin Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani olacağı söylenebilir. Faili meçhul cinayetler, siyasi suikastlar gerçekleşirse hiç şaşırmayın. Şimdi neden İran derin devletinin seçim sonuçlarından rahatsız olduğunu anladınız mı? Anlaşılan ABD ile İran’daki Hasan Ruhani yönetimi arasındaki gizli anlaşma maddelerinden birisi de Babek Zencani’nin cezalandırılması.

ABD Başkanı Trump, “(İran’a karşı yeni) Stratejimizi uygulamaya, geç kalmış bir adım olan İran Devrim Muhafızları ordusuna sert yaptırımlar getirmekle başlıyoruz. Hazine Bakanlığını, tüm Devrim Muhafızlarına daha ileri yaptırımlar getirmesi konusunda yetkilendiriyorum” demişti.(4) Reformistlerin lideri İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani kendi iktidarına ayak bağı gördüğü Devrim Muhafızları’ndan kurtulmak için yatıp kalkıp, ABD’deki Reza Zarrab davasında Babek Zencani üzerinden İran devrim muhafızları bağlantısının bir an önce kurulması için dua ediyordur!

Uzun sözü kısası ABD, Reza Zarrab davası üzerinden İran rejimini köşeye kıstırmak peşinde; Türkiye için sorun yok!

İsrail’e yakınlığı ile bilinen Demokrasileri Savunma Vakfının (FDD yöneticilerinin, Sarraf-Atilla davasına “İran’a yaptırımlar konusunda” bilirkişi atanması bence önemli bir gelişme. Türk yetkililerin ABD ziyaretlerinde mutlaka görüşmeyi ihmal etmedikleri Yahudi Kongresi (Yahudi lobisi) Türkiye aleyhine bir kararın çıkmamasını sağlayacaktır.

Bakınız:
1-http://www.dw.com/tr/sarraf-nas%C4%B1l-t%C3%BCrkiyenin-milli-davas%C4%B1-oldu/a-41510474
2-http://tr.euronews.com/2017/11/26/nyt-zarrab-tanik-olursa-siyasi-sonuclari-olabilir
3-https://www.politico.com/arena/bio/mark_dubowitz.html – https://tr.sputniknews.com/turkiye/201711271031154230-abdulkadir-selvi-riza-sarraf-abd-erdogan/
4- http://www.milliyet.com.tr/abd-devrim-muhafizlari-ni-dunya-2536604/

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

 

Facebook'ta Sol İtiraz