ABD'nin PKK'nin Başına Ödül Koymasının Anlamı?
Barzani yanlısı nerina azad sitesinde yayınlanan Yahya Munis'in makalesinden alıntıladığımız aşağıdaki satırlar ilginç iddialar içeriyor. Okurlarımıza sunuyoruz.
(...) ABD ve Avrupa işin başından beri, PKK'nin bu durumunu çok açık ve net olarak biliyor. Fakat ABD, 1990'ların ortasına kadar Türkiye'deki Kürt meselesini "kendi Kürt sorununuzu kendiniz çözün" deyip bu işi Türk yöneticilerine bırakmıştı. Ne zaman ki "Türklerin bu sorunu çözecek" kabiliyet ve niyetleri olmadığını gördüler, devreye girme kararını aldılar. Ve ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde, bununla ilgili bir daire kurarak kolları sıvadılar. Mersin’de GÖÇDER başkanı iken defalarca ziyaretime gelen ABD diplomatlarından bunu duymuşumdur.
Mersin’de GÖÇDER kurucu başkanıyken ve Abdullah Öcalan da daha Suriye'de iken, ABD'nin Türkiye'deki Kürt politikasının mimarı (çok yakın dostum olan ve şuanda da ABD'de Dışişleri Bakanlığında Kürt meselesiyle ilgili üst düzeyde görevli olan) bir ABD diplomatı, sık sık ziyaretime gelirdi. 1997 yılındaki bir tarihte beni aradı. "Kürt sosyal sınıfının her kesiminden birer kişiyi bir araya getirebilirsen, gelip onlarla görüşmek isterim" dedi. "Olur" dedim. Toplandık. Zaten diğer batılı diplomatlar gibi sık sık ziyaretime gelirdi. Her gelişlerinde olduğu gibi, bu seferde uzun uzun Kürt meselesini konuşurken, mealen özet olarak aynen şöyle dedi: "Ben size bu konuda ABD'nin devlet politikasını net olarak aktarmak istiyorum. Kürt sorununuzun çözümü için siz Kürtler, kendinizi sadece PKK ile sınırlandırmamanız lazım. Alternatif bir yapılanma içerisinde çalışma yapmanız gerekiyor. Çünkü, şunu bilmeniz gerekir ki, ilerideki ABD'nin Kürt politikasındaki planlamasında, Öcalan çizgisinin (yani Apo'culuğun) yeri yok" dedi. Biz nedenini sorduğumuzda; " Biz Öcalan'ın psikolojisini çok iyi biliyoruz. Öcalan dürüst, tutarlı, oturaklı ve güvenilir bir şahsiyet değildir. Son derece menfaatçi, egoist ve oportünist bir yapıya sahiptir. Bunun için ona yatırım yapılmaz" dedi.
Her gelişlerinde olduğu gibi, bu seferde kendilerine ısrarla; " şunu bilmeniz gerekir ki, PKK'ye bağlanmış Kürt halkı iki kısma ayrılıyor: Bir kısmı Kürtlük sevdasıyla PKK'ye bağlanmışlar. Bunlar zannediyor ki, PKK onları bu esaretten, bu Kemalist düzenden kurtarıp onlara bir Kürt devleti kuracak. Bu kesimin, saf ve iyi niyetleriyle, kendinden geçercesine PKK'ye bağlanmalarının tek nedeni budur. Bunlar oran olarak, PKK'ye bağlananların içerisinde %98'i oluşturuyorlar. Diğer %2 ise, Kürtlüğü kullanarak kendi egemenliğini kurmak ve ideolojileri çerçevesinde amacına ulaşmak için bu mücadelede yer alıp Kürtlük siyasetini yürütüyorlar. Bunlara Apo’cular da diyebiliriz. Fakat maalesef PKK içerisinde egemenlik bu %2'nin elindedir. Eğer Kürtlere bir iyilik yapmak istiyorsanız, sizin yapmanız gereken o %98'lik Kürt kesimini, bu %2'nin elinden kurtarmak olmalıdır. Yoksa işi Kürt halkına bırakırsanız, Kürt halkının kendini bunların elinden kurtarmasının imkanı da yok, zaten buna mecalleri de yok" dedim. Kendileri de bu gerçeği gördüklerinden olsa gerek, ileride ayaklarına dolanmasın diye, Abdullah Öcalan'ı Türkiye'ye teslim ettiler ve yeniden Kürt meselesini Irak Kürt yönetimiyle beraber çözmeleri için Türkiye’yi beklediler. Ne zaman baktılar ki bu konuda Türkiye'nin ne cesareti var, ne de niyeti var, tekrardan Rojava üzerinden bu işe el attılar.
ABD, PKK'nin "Apo'cu” yöneticilerinin başına ödül koyarak (PKK’yi dönüştürüp yeniden dizayn etmek için) PKK hareketinin Apo'cu kanadını tasfiyeye karar vermiş gibi görünüyor. 40 yıllık zaman zarfında, zerre kadar Kürt halkına kazanım sağlamayan, bilakis büyük bir yıkama sebep olan Apo'culuk hareketini tasfiye edip Kürt siyasi hareketini yeni bir formatla, uluslararası meşruiyetini de sağlayarak ve özellikle kazanıma yönelik yeniden dizayn edecek. Böylece Kürt halkının önünü açmak ve rahatlatmak için, Kürt siyasi hareketinin önündeki tıkanıklığı giderecek.
Şimdilik konuyla ilgili değerlendirmem budur.
KAYNAK: NERİNAAZAD
SOLİTİRAZ.COM