Lider Kimdir? / Gülümser Heper
Sorular şunlar: Sofrayı devirmek devrimci bir eylem midir? Devrimci bir lider devireceği sofraya oturur mu? Bir de tok liderler ve yemek bekleyenler hesap öder mi?
Ortalama zihinler için soru, ya bilinen bir cevabı teyit ettirmek ya da bilinmeyen bir şeyi öğrenmek için sorulur. Ancak bir devrimci için sormak değişime zemin aralayan şartların olgunlaşıp olgunlaşmadığını test etmek içindir. Tarihte devrimler yapmış milletler için bu soru çok daha önemlidir. Devrimciler tarihten hesap sorulmayacağını da bilir; görevi kendi geleneklerinden, yani tarihinden çıkarımlar yapmaktır…
Tüm devrimler doğrudur ve ancak tarihsel perspektiften bakılarak değerlendirilir. Tarihte devrimler yapmış bir milletin karşı devrimi önlemek için toplumsal zeminini genişletmesi de elbette önemlidir. Ancak bu zemin genişletilirken karşıdevrimin ilkeleriyle ve liderleriyle yola çıkmak mümkün değildir. Bu eylem devrimi satın almaya benzer ki satın alınan devrimin tarihte örneği görülmemiştir.
Devrimler yaşamış bir millet olarak karşı devrimin saldırılarını olağanüstü yoğunlaştırdığı bir dönemden geçiyoruz. Siyaset ahlakında emperyalizmle işbirliğinden kaynaklanan çözülmenin etrafa yaydığı bir sis bulutunun içerisindeyiz. Üstelik yola çıkmadan önce arkadaşlarımızı kaybetmişiz. Bulutun ardındaki dağa ulaşmaya, bunun için bir yöntem oluşturmaya çalışıyoruz. Seslendiğimizde yanımıza gelecek kişinin insan evladı olma şansı düşük. Seslenmek, bağırmak, bizleri tehlikenin kucağına da atabiliyor. Karar noktasındayız! Geri mi döneceğiz; kafamızı gözümüzü yara yara ilerleyecek miyiz, bağırarak yardım mı isteyeceğiz?
Arkadaşlarını yol ortasında bırakarak kendi cephesini parçalayan, Cumhuriyet’in yegâne teminatı olan ordunun emperyalist güçlerce zayıflatılmasına karşı etkin, yerinde ve zamanında tepki göstermeyen CHP, şu an karşı devrime set oluşturduğunu ve bu seti genişletmeye çalıştığını iddia ediyor. Üst yönetim bizlere farklı sahneler kurarak farklı liderler tanımladı. Bu mücadelede halka ağır sorumluklar yükledi. Halkımız hem mücadeleye zemin oluşturmak; hem de liderini belirlemek zorunda. Devrimin başarısı veya başarısızlığı için güvenebileceğimiz tek değer halkınki…
Halk dediğimiz kitle ne yazık ki ortadan yarılmış durumda. Yarısı, durmadan kılık değiştiren karşı devrimcilerin bizzat oluşturdukları yıkım ortamında vatan savaşı vereceğine inanıyor. Diğer cephe mücadeleye başlamış; safları birleştirdiğini düşünüyor. Cephenin genel kabul gören bir lideri henüz yok. Liderlerden birisinin sadece sözleri biliniyor; diğeri, karşı devrimcilerden ithal edilmiş, bir diğeri liderlikte başarı sağlayamamış; sonuncu lider ise ortak zeminin lideri değil… Tablo karanlık; ne değerlerde ne de liderlerde mutabakat var…
Toplumların ve tarihçilerin devrim olarak kabul ettiği bütün dinamik süreçler, değerler üzerinden işler. Tek başına liderle devrim yapılamaz. Başta vatan kavramı olmak üzere, devrimlerin ekonomik, askeri, insani, ahlaki değerleri olmak zorundadır. Vatan kavramı sadece bir toprak parçası değildir ve olamaz. Vatan, üzerinde yaşayan insanların değerlerini yaşattıkları bir toprak parçasıdır.
Emperyalizmin hedefi, bağımlı kıldığı ülkenin üzerinde iktisadi, askeri ve kültürel hegemonya kurmaktır. Hedef ülkenin devletini tamamen yıkıp yeniden kurmaya çalışmak çok pahalı bir yatırımı gerektirir ve çoğu kez sadece kaos yaratır. İşte o nedenle emperyalizm önce ön işgal şartlarını hazırlar. Ön işgal tamamlanmadan yapılacak işgallerin külfeti ağırdır. Yugoslavya’da, Libya’da, Irak’ta, Mısır’da yapılan işgaller ön işgalin ardından gelmiştir. Suriye işgali aceleye gelmiş bir işgal olup emperyalistler kendi dizginlenemez iştahlarını nasıl tatmin edeceklerini tartışıyorlar. Doymadan kalkmaları bir yana dişlerinin aralarına büyük parçalar kaçmış; lokmalar boğazlarında kalmıştır.
Türkiye şu an ne yazık ki ön işgalin sancılarını yaşamaktadır. Ön işgalin son sahnesinde emperyalistler kendileriyle birlikte sofraya oturan karşı devrimcilere hesabı uzattılar. Karşı devrimciler ya sofrayı devirip kalkacaklar ya da hesabı ödeyecekler. Şüphesiz ki ödenecek hesap sofraya oturanlarla sınırlı değil. Karşı devrimciler şikâyet ederek hesabı halka gösteriyorlar. Toklar sofrasının bedelini yutkunanlara paylaştırmak karşı devrimin geleneğinde vardır.
İşte bu son sahnede karşıdevrimcilerin liderleri çözüm yolları ararken onları destekleyenler hesabı ödeyecek bir kalantor arıyorlar; tanıdıkları bildikleri tek bir kalantor var ve ödeyeceğine güveniyorlar.
Mücadele etmeye azimli halkımız ise değerleri sorgulamadan buldukları liderlerle zafere ulaşacağını düşünüyor. Ancak halkımızın atladığı konu şudur: Karşı devrimden ithal kalantorlardan, kendine kalantor süsü verenlerden, borç alıp ödeme vaat edenlerden, emperyalistlerle ortak tezgâh kuranlardan, borcuna vade isteyenlerden liderlik beklenemez. Devrimci lider sofrayı devirebilecek kişidir. Devrim ise değerler bütünüdür. Unutmamak gerekir ki orduya binlerce asker bulmak kolaydır; zor olan general bulmaktır…
Gülümser Heper
SOLİTİRAZ.COM