Anadolum bir ulu çınar, varlığı, ömrü, gölgesi hepimiz için...
Çınar, ne güzel bir sözcük.
İmlediği ömrünün uzunluğu, dalların gürlüğü, gölgesinin koyuluğu, büyüklüğü.
Oğullarımıza isim olsun, asırlarca yaşayan bir ağaç olsun, ama yakılmasın, yıkılmasın bir ilçeye isim olunca.
Çünkü yakılan, yıkılan bu memleket bizim.
Bir çakıl taşını bile vermeye razı olmayacağımız hani.
Ölen, öldürülen de bizim insanımız.
Çocuk, kadın, erkek, hepsi bizden, hepsi birilerinin özü, canı, cananı.
Terörü lanetliyorum!
Yetmiyor.
Çünkü çözüm o değil.
Çözüm beddua ile gelse dağ taş düzlenirdi de biterdi kan. Biterdi, binlerce yıl önce.
Konuşurken duymamak için kulağımızı kapattığımız küfürleri sayfalara açıkça yazmak da bitirmiyor terörü. Ayıplıyorum her yazanı, sanal sayfanızda terörist mi var ki okusun, görsün de varsa duygusu utansın? Bu nasıl bir patlama ki, kör ediyor gözünüzü, kalbinizi? Nasıl bir çaresizlik, basiretsizlik.
Zayıflık ve zavallılıktır çünkü küfürle ifade etmek bir yanlışı.
Terörü lanetliyorum!
Tamam!
Orda bitse yurttaş olarak görevim, yatar, kalkar lanetliyorum yazarım.
Bitmiyor! Görmüyor musunuz?
O terörü durdurmakla görevli olanların da işlerini yapmalarını istiyorum; ısrarla, yasalardan doğan ve insan olmaktan gelen o en içten, o en güçlü hakla, mutlaka.
"Bakın nasıl da yakıp yıktılar, caniler" demek biz sade yurttaşların işi, yönetenlerin değil.
Onlar şikâyet yerinde değil çözüm yerinde olduklarını unutalı, unutturalı, o güçle itiraz edenleri susturalı güce tapanlar arttı. Görmez oldular asıl sorunu, asıl sorumluları.
Bunları görmesin, bilmesin insanlar diye basından üniversiteye sesi çıkabilecek evrensel güç bilim susturulup, tek tipleştirildi zaten. Aykırı sesleri kesmek daha kolay artık, beyinler tam kıvamında...
Zavallılık güce tapmak ve aşağılanmayı kabul etmekle başlıyor.
Bu kadar aleni tapınmayın yalana. Düşünün. Okuyun. Öğrenin. Oku değil mi ki ilk emri o tanrının. İnanan önce bunu anlamış olması gereken insan olmalı değil mi? Duy ve her duyduğuna inan, seni parmağında oynatsın başka bir insan denmiş gibi biat neyin nesidir?
Gerçek güç insan olan özünüzde, yaratana inanıyorsanız o yaratanın verdiği canı alma iradesine de saygıda.
Akrabalarımda, meslektaşlarımda bazı ölümler sonrasına tuhaf bir sorgu var.
Ne demek isterler acaba şu acı yarıştıran soruyla: "Nerede bu enteller, aydınlar, kaç insan şehit yine?"
Acılar yarışmaz oysa. Acılar yarıştırılmaz. Acılar ancak diğerine karışır ve acı özünü yitirmezse acıdır.
Kendi acısını çekerken başkası ne yapıyor da denmez.
Onun nasıl yandığına ait bilgi sadece kalbine, kendisince sorulur.
Hem acı öyle bir oktur ki değdiğinde "ah!" denir sadece, "oh!" diyen hiç acı çektim diyemez.
Utansın oh diyen varsa ölümler karşısındaki duruşundan, insanlığından.
Bizler başımıza gelmediği sürece hiçbir acının tarafı değiliz. Sadece seyredeniyiz; tam o sırada görmemiz gereken "insanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen gelenekten gelip, basiretsizlikten sorumlu olduğu yaşatma becerisini gösteremeyip insanların ölümüne neden olanların ne yaptığı ya da yapmadığıdır.
Devlet biziz çünkü, onu biz kurduk, yaşatıyoruz varlığımızla, sadece biz olmasak devlet olmaz, kutsanacak olan o nedenle devlet değil insandır mutlaka kutsanacaksa.
Ben üzülüyorum... Çok...
Bizleri acıda taraf olmaya zorlayıp bölenler ise şatafatlarla yaşıyor, alay-ı vâlâ ile, saltanat içinde.
Acılar yarışmaz asla, yakar insanı, insanlığı içinde, insan ise.
Bir bakın bakalım, bir gözleyin, güzel bir dünya vadettiğimiz o dünya güzeli, masum çocuklarımızın gözlerine bakarken gözleri arı ve duru mu yönetenlerin, yoksa değil mi?
Umut o ki azıcık da olsa kaçırmayacak kadar insanlık kalmış olsun içlerinde, pişmanlık duysunlar yapıp ettiklerinden. Çünkü başka memleket yok, bu memleket bizim, bu çınar biziz, ömrümüz uzun, dallarımız gür, gölgemiz koyu olmalı.
Buradan gitmeyeceğiz, hem gidecek yer yok, hem “nereye gitsen arkandan gelir” diyor bir büyük şair.
Gebze, 14.1.2018. Ünsal Çankaya
(Geçen yıl bugündü, nasıl da yandı o ilçe. İçindeki börtü böcek bile yandı ciğerimizle.)
Ünsal Çankaya
SOLİTİRAZ.COM