Bir BOP Eşbaşkanının Anatomisi: Gölge Kral
Tüm film 4 Kasım 2017'de koptu. Suudi Arabistan'da bir çok prens ve ona bağlı iş adamı yaka paça tutuklandı. Kötü koşullarda göz altına alındılar. Varlıkları donduruldu. Bu olağan-dışı durumun resmi açıklaması "yolsuzluk" oldu. Milyarca dolarlık servete sahip Suud prensleri tasfiye edildi. Meşhur prensler hapsedilirken bir prensin yıldızı parlamaya başladı: Muhammed bin Selman...
Suudi Arabistan'daki prens çekişmeleri 2015 yılına dayanıyor. İlk çıkışı, Suud Kralı Selman 2015 yılında yaptı. Ani bir kararla Muhammed bin Nayis veliaht prens ilan edildi. Nayif öyle sıradan biri değildi. Yeni veliaht özellikle Obama takımıyla çok yakındı. Obama takımından kasıt Küreselciler... Yani fikir babalığını Kissinger-Brzezinski'nin yaptığı Demokrat Parti'nin sahip olduğu çizgi... Veliaht Prens Nayif'in adı Wikileaks belgelerinde de geçiyordu. Özellikle İran konusunda Obama çizgisindeydi. Bu çizgi, öyle basit bir çizgi değil. Zira ABD'de özellikle İran konusunda iki ayrı görüş var. Küreselciler İran ile diplomasi yapılması, çatışmadan uzak durulması görüşünde. Neoconlar ise İran'ın haddinin bildirilmesine inanıyor. Özetle, Küreselciler güvercin, Neoconlar şahin... İşte Veliaht Prens Nayif, İran konusunda Küreselcilerden yanaydı. Bunu Wikileaks belgeleri doğruluyordu.
Kasım 2016'da göreve gelen Trump, ABD'nin politikalarını değiştirmeye başladı. Küreselcilerin aksine Trump "İran'a sert, Rusya'ya yumuşak" olmak yanlısıydı. Bu nedenle, göreve gelen Trump kısa süre içerisinde İran politikasını sertleştirdi. Trump'la gelen bu politik değişim kendisini Suudi Arabistan'da da gösterdi. Haziran 2017'de Küreselcilere yakın olan prens Nayif veliahtlıktan alındı. Yerine Muhammed getirildi.
Muhammed'in veliaht olmasına İsrailli Haartez gazetesi "ABD ve İsrail için iyi olacak" yorumunu yaptı. Carnigie Ortadoğu Araştırmaları Merkezi üyesi Maha Yahya "Ortalık kızışacak" değerlendirmesinde bulundu. Bu açıklamaların ardında, Trump'ın Mayıs 2017'de yaptığı sıradışı Suudi Arabistan seyahati vardı. Trump'tan önce de, damadı Kushner ülkeyi ziyaret etmişti.
Suudi Arabistan öyle sıradan bir ülke değil. 1930'lu yıllardan bu yana ABD güdümünde. 1970'lerde yaşanan bir ekonomik krizde, ABD ekonomisini ipten alan "petrodolar" konseptine ev sahipliği yaptı. Milyarlarca dolarlık rezervini ABD'nin kontrolüne bırakmış bir ülke. Hanedan ABD'nin teminatı altında. Bu yüzden Ortadoğu krallar ve diktatörlere karşı ayaklandığı sıralarda Suudi Arabistan Krallığı sorun yaşamadı.
Trump iktidara geldiğinde, Küreselcilerin uyguladığı politikalardan çark etmeye başladı. Küreselciler karşılık olarak Trump'ın Rusya ile iş birliği yaparak seçimlere hile karıştırdığını dillendirdi. Hatta çeşitli davalar açıldı. Trump'ın bir çok danışmanı görevden alındı. ABD'de sıkı bir Küreselci-Neocon mücadelesi başlamıştı. Trump hem Küreselcilere gol atmak hem de Ortadoğu çıkarlarını sorunsuz sürdürebilmek için, bölgedeki ana üssü Suudi Arabistan'da kendisine biat eden yönetim arzuluyordu. Bu yüzden Trump önce damadını gönderdi. Akabinde bizzat kendisi ilk yurt dışı seyahatini Suudi Arabistan'a yaptı.
Trump'ın seyahatinden bir ay sonra veliaht prens değişti. Peki yeni veliaht nasıldı? İlk açıklamaları İran karşıtlığı ile doluydu. Üstelik yeni veliaht tek eşliydi. Batı'da eğitim almıştı. Sıradan bir bedevi değildi. Yüzü Batı'ya dönüktü. Trump'ın politikalarını yürütmek için ideal bir seçimdi. Fakat Suud yönetiminde bir çok prens mevcuttu. Bu prenslerin ciddi sermayeleri bulunuyordu ve bunların bazısı Küreselcilere yakın isimlerdi. Küreselciler, Trump'ı dış politikada sıkıştırmak için yeni veliahtı saf dışı bırakacak hamlelere girişebilirdi. Önlem almak gerekiyordu.
Trump'ın damadı, Ekim 2017'de gizlice Suudi Arabistan'a gitti. Trump'ın danışmanı Steve Bannon ise Birleşik Arap Emirlikleri'ne gizli bir ziyarette bulunmuştu. Hatta bu ziyaretler Küreselci akıma yakın Amerikan medyası tarafından eleştirildi. Dış politikanın, ilgili bakan Rex Tillerson tarafından değil, Damat Kushner ve danışman Bannon tarafından yürütüldüğü iddia edildi.
Bu gizli ziyaretlerin bir maksadı vardı. Maksadın ne olduğu Kasım 2017 başında ortaya çıktı. Bir gece yarısı operasyonu ile birlikte bir çok prens gözaltına alındı. Mal varlıkları donduruldu. Hemen hemen hepsi pasifize edildi. Operasyonun başında "veliaht prens Muhammed" vardı. Kral Selman kenara çekilmiş, yetkilerinin çoğunu veliahtına devretmişti. Trump gelişmeleri attığı bir tweetle duyurdu. Trump'ın tweeti Suudi Arabistan devletinin petrol şirketi ARAMCO'nun halka arzı projesiyle ilgiliydi. Bu projenin fikir babası veliaht Muhammed'di. Trump, örtülü olarak mesaj veriyordu. Ve 5 Kasım 2017 sabahı, Küreselcilere bağlı prensler, etkisiz hale getirilmişti. Böylece Suudi Arabistan, tamamen Trump güdümündeki veliaht prens Muhammed'in kontrolüne geçti.
Muhammed veliaht prens olmasına karşın yetkileri son derece geniş. Kral Selman, yetkilerini kullanmakta oldukça isteksiz. Muhtemelen ABD yönetimi tarafından pasif kalmaya zorladı. Böylece veliaht prens Muhammed, bir nevi Gölge Kral halini aldı. 4 Kasım operasyonlarından sonra geçen bir ay içerisinde, Gölge Kral'a bir tür karşı-darbe yaşanmadı. Süreç içerisinde kazanımlar korundu ve Suudi Arabistan "Trumpland" haline geldi.
Peki bu karmaşanın nedeni neydi? Veliaht prensin değişmesini ve onlarca prensin tasfiyesinin neticesi ne olacaktı? Güçlendirilen, rakipsizleştirilen ve Gölge Kral haline gelen veliaht prens Muhammed'e yapılan bu yatırımın amacı neydi?
Kesin olan bir şey var ki, Trump Ortadoğu'da "Obama ve Küreselci uzantıları" gibi hareket etmeyecek. Bu yüzden ABD'de sürüp giden Küresel-Neocon sürtüşmelerinden etkilenmeyecek sadık bir müttefike ihtiyacı vardı. Gölge Kral bu açıdan sıkı bir müttefik olarak ortaya çıktı ve iktidarı tek başına ele geçirdi. Artık kullanıma hazır. Peki Trump yönetimi Gölge Kral'ı ne amaçla kullanmayı hedefliyor?
Bunun işaretleri 4 Kasım operasyonlarının hemen ardından açığa çıktı. Gölge Kral kısa süre içerisinde İran dini lideri Hamaney'i Hitler olmakla suçladı ve İran'ın durdurulması gerektiğini açıkladı. Gölge Kral'ın yükselişine paralel olarak Trump, "Kudüs'ü İsrail'in başkenti" olarak ilan etmeyi planladığını açıkladı. Gölge Kral yönetimi Arap dünyasının aksine bu gelişmeyi sessizce takip etti.
Trump, Ortadoğu'da İran karşıtı fikirlere sahip. Çin'in yükselişini engellemek ve Avrupa-Uzakdoğu arasında kurmayı planladığı yeni İpekyolu projesini sabote etmek için ilk baskıyı İran'da uygulamak istiyor. Artık bu isteğini yerine getirmek için yanıp tutuşan Gölge Kral gibi müttefike sahip. Trump Ortadoğu'yu Gölge Kral üzerinden şekillendirmeyi planlıyor. Öyle ki, 4 Kasım operasyonunun ardından Batı'da sıkı bir PR başlatıldı.
-
Öncelikle yılın insanı seçildi,
-
Filistin-İsrail barışı için çözümü olduğu ortaya atıldı,
-
ABD'li üst düzey yöneticilerde bir araya geldi ve fotoğraf çekildi,
-
ABD medyasında "Prens'in peşinden gitmeliyiz" haberi yapıldı,
-
Başka bir makalede Suudi Arabistan'ın Atatürk'ü ilan edildi,
-
Kadın haklarında çeşitli düzenlemelere giderek yeni açılımlar yaptı,
-
Esad'a kimyasal saldırıları nedeniyle karşılık verilmesi gerektiğini Paris'te açıkladı,
-
ABD'deki Yahudi yardım kuruluşu AIPAC tarafından terörle mücadele ortağı ilan edildi,
-
ABD'de facebook'un sahibi Zuckerberg ile kot/ceket kombini ile pozlar verdi,
-
ABD'de "Filistin-İsrail sorununu" çözebilecek tek isim olarak deklare edildi,
-
Suudi Arabistan'da kadınların sinemaya, stadyuma gidebilmesine olanak tanıyan yasalar çıkarttı,
-
Paris'te Macron ile Louvre müzesini gezdi,
-
Time'a kapak oldu,
-
Batı basınında "tek eşli olduğu, kadın erkek eşitliğine inandığı, Suudi Arabistan'ı modernleştirmeye başladığı" yönünde onlarca makale yazıldı.
Tüm bu sürecin ardından, kan gölüne dönen Ortadoğu'da bir yıldız gibi parlamaya başladı. Gölge Kral artık ülkesinin yegane gücü ve Ortadoğu'nun en popüler lideri. Tüm bu repütasyonun ardından artık yeni bir politika sahneye sunulmak üzere: ARAP NATO'su.
Suudi Arabistan kontrolündeki Arap meclis başkanlarından oluşan Arap parlamentosu İran'ı Arap dünyasında sorunlar çıkaran ülke olarak niteledi. İran devleti Irak, Ürdün ve Suriye gibi Arap ülkelerini nüfuz altına aldığı, Şiiliği bu bölgelerde yaydığı, Katar'ı Arap dünyasına karşı kışkırttığı için ve Yemen'deki iç savaşı desteklemekle suçlandı. Şüphesiz ki Gölge Kral en az Trump yönetimi kadar İran karşıtı. Bu bağlamda Suudi Arabistan ve onun dünyaca meşhur-popüler lideri Muhammed önderliğinde kurulacak bir Arap orduları birliği, yani Arap NATO'su, İran'a Ortadoğu'da haddini bildirebilir. Böylece Çin'den Avrupa'ya uzanıp ABD ekonomik çıkarlarını tehdit eden yeni İpek yolu projesi sekteye uğrayabilir. Aynı zamanda İran'ın düşmesi, Rusya'nın ortadoğudaki gücünü kırabilir. En nihayetinde İran'da iktidara gelen yeni "ABD yanlısı" rejim, Trump'ı Ortadoğu fatihi haline getirerek 1979'dan bu yana süren sorunu çözebilir.
Trump'ın Ortadoğu'da zengin ve popüler bir kuklası mevcut. Bu kukla, İran konusunda tıpkı onun gibi düşünüyor ve onun emirlerini yerine getirmeye hazır. Ama önce Arap devletlerini İran öcüsü ile korkutup bu kuklanın etrafında toplamak gerekiyor. Böylece Arap NATO'sunu kurmak o kadar da zor olmayacaktır. Akabinde İran'ın uluslar arası sistemden izole edilmesi gerekecek. Trump'ın bunu yapabilmesi için önce 2015'te Küreselciler ve İran tarafından imzalanan Nükleer Anlaşması'nın ortadan kalkması gerekiyor. Trump, Mayıs ayı ortalarında bu anlaşmayı askıya alacağını ilan etti. Eğer bu gerçekleşirse, İran'a yeni ambargolar gelmesi kaçınılmaz. Böylece İran ekonomisi ciddi bir sıkıntı içerisine girecektir. Nükleer Anlaşması sadece ABD tarafından imzalanmadı. Beş ülke daha bu anlaşmayı onayladı. Şayet Trump yönetimi bu ülkeleri anlaşmayı bozmak yönünde ikna edebilirse, İran için çanlar çalmaya başlayacaktır.
Geçen hafta İsrail lideri Netenyahu, İran'ın Nükleer Anlaşması'na uymadığını ve gizlice nükleer silah üretmeye devam ettiğini açıkladı. Elinde çok ciddi deliller olduğunu ilan etti ve 55 bin sayfa/15 cd'den oluşan dosyayı deşifre etti. Bu gelişme Trump yönetiminin anlaşmayı bozmak amacıyla alt yapı çalışmaları yaptığını gösteriyor. Trump'ın bir kaç güne kalmaz anlaşma ile ilgili kararını verecek olması, İran karşıtı planın devreye gireceğini gösteriyor. IMF geçen ay İran ekonomisinin dayanaklılığına ilişkin bir raporu Trump'ın masasına koydu. Rapor İran ekonomisinin kolaylıkla çökertilebileceğine ilişkin veriler içeriyor.
Tüm bunların yanında, önümüzdeki hafta Irak'ta seçimler yapılacak. İran, mevcut durumda Irak'da oldukça güçlü. IŞİD'i temizleyen Haşdi Şabi milisleri büyük oranda İran tarafından finanse ediliyor ve büyük oranda Şiilerden oluşan bu ordu İran'ın Irak'taki gücü olarak niteleniyor. Yapılacak seçimlerden İran yanlısı bir yönetimin çıkması, Gölge Kral liderliğindeki bir koalisyonun Irak'a müdahalesine zemin oluşturabilir. Bu müdahale için seçimde oluşacak bir kaç şaibe yeterli olacaktır.
Tüm bunları yazdıktan sonra şu soruyu sormak gerekir:
ABD güdümündeki Gölge Kral'ın topladığı Arap ordular birliği ve NATO İran'a saldırdığında bir NATO üyesi olan Türkiye ne yapacak?
ninnilerulkesi.blogspot.com'daki yazının tümünü okumak için...
SOLİTİRAZ.COM