CHP düşmanı büyük şebekenin başında Kılıçdaroğlu var. Kanıtlı ispatlı...
Siyasette her gün tiyatro oynanıyor!
Gerçek ise bu yazıda.
Kendini tahrip etmek için var gücüyle çalışan bir siyasi hareket dünyada olabilir mi?
Dünyada olmaz, Türkiye’de olur.
Hiçbir zaman CHP’li görünmediğimiz halde, ömrü billah CHP’ye destek verdik. Oy atıp durduk, yerelde omuz verdik, son yürüyüşlerine bile katıldık.
Lakin, kendi altını oymaktan mazoşist bir zevk duyan bu partiye, ne eleştiri getirsek, aynı betona çarptı, suratımıza geri döndü. “Senin başka işin yok mu? Git AKP ile uğraş.. Hep CHP eleştirisi hep CHP eleştirisi.. Bıkmadınız mı? CHP düşmanlığı yapma!”
İşi gücü CHP’yi eleştirmek olanlar, CHP düşmanları da yok değil hani solda. Solun her kanadında. Ama biz bu “CHP düşmanı” lafına bir takılalım hele.
Kimmiş CHP düşmanları?
Neredeymişler?
Her gün belgeleniyor ki, CHP düşmanları bizzat CHP’liymişler…
CHP’nin içinde, merkezinde, hatta yönetimindeymişler…
Hatta CHP’nin genel başkanı olmuşlar!
NİLÜFER BELEDİYESİ KÜLTÜR İŞLERİ DE CHP DÜŞMANLARI İÇİN ÇALIŞIYOR
Konuyu yeniden gündemimize getiren Bursa’dan bir eski dostum. On yılların CHP’lisi, gazeteci Can Ertan. Onun yazıları.
CHP’nin elindeki Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nde bir Okuma Grubu varmış. Uzun süredir faaliyetteymiş. Bunlar hangi yazarları seçip beğeniyorlarmış dersiniz? Ne kadar CHP düşmanı, ne kadar Atatürk düşmanı yazar varsa, onları seçip, okuyup, beğeniyorlarmış. Aksi görüş dile getirenlere çoğunluk mobbingi uyguluyor, pişman ediyorlarmış.
Can Ertan’dan okuyalım:
“Okuma grubu Hasan Ali Toptaş hayranı; ondan 4 kitap okunmuş. Hasan Ali Toptaş edebiyatın içini boşaltan, çoğunlukla anlamsız paragraflar oluşturan, vasat bir yazar oysa.
Elif Şafak, Orhan Pamuk, Ahmet Altan, Ahmet Ümit, İhsan Oktay Anar, Hasan Ali Toptaş, Zülfü Livaneli, Nedim Gürsel gibi çok satar, az katar yazarlar okunmuş. Daha acısı, Tolstoy, Dostoyevski, Balzac birer kitapla geçiştirilmiş. Bazı değerli yerli-yabancı yazarlar okunmuş, ama başyapıtları es geçilmiş.”
Aynı Belediye’nin “kültür işleri”nin davet ettiği yazarlara bakıyoruz: Latife Tekin, Murathan Mungan, Semih Gümüş vb. CHP’nin adını duyunca sara nöbeti geçiren allerjikler.
Şimdi cevaben yine aynı şeyleri söyleyeceklerdir: Bunlar çok sevilen, tanınmış, çok kitaplı ve çok satar yazarlardır. Az beğensek de çok beğensek de onları çağırmamız doğaldır. Ölçütümüz popülerlik. Sizin önerecekleriniz değerli olabilirler, ama popüler değiller. Gerçi “popülerolmak veya olmamak… İşte bütün mesele bu”yu da doğrudan bu kumpas belirliyor, işte bu seçimler saptıyor ya, oraya hiç girmeyelim. Başka şey diyelim.
Onlara yine aynı cevabı verelim: Peki Nihat Genç niye yok mesela, hiç olmadı, olmayacak?
İŞLER EN TEPEDEN "KOORDİNE"
Bursa’daki durum, CHP yöneticilerinin, tabanının durumu açısından bir istisna değil. Hemen her ilde benzeri tabloyla karşılaşıyoruz. CHP tabanı ve yöneticileri kitap okumuyor, okuyan az orandaki insanın büyük çoğunluğu da böyle yılışık şeyler okuyor.
Kılıçdaroğlu’nu, cidden söylüyorum, hala sever, sevimli bulurum. Az desteklemedim onca tartışmada kendi çapımda.
Ama CHP içindeki CHP düşmanlarının lideri hiç şüphesiz Kemal bey.
Bunun altında birkaç neden yatıyor.
Kemal bey, bir kere, ideolojisiz. İdeolojin olmayınca o boşluğu doldururlar tabii. Kim doldurur? Uluslar arası siyasette en güçlüler..kimse…onlar doldurur.
Ajan mıdır değil midir bilemem, bu kadar ideolojik boşluk yaratırsan, ideolojik ocağını, yuvanı sel basar, lağım basar. Yanına onlarca tescilli işbirlikçiyi dolduruverirler. Hatta bunların çoğunu sen gönüllü seçersin. CHP’de,buna ideoloji denebilirse, tek içgüdüsel hat kalmıştır: Zengin laikçilerle Alevilerin ittifakı.
CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu diye bir şey oluşturulmuş. Başkanlığına da kimi getirmiş Kemal Bey?
Onur Bilge Kula Bey'i! Kim bu Onur Bilge Kula?
Cumhuriyet Kitap Eki’ne, sırf Orhan Pamuk’u en yalama biçemde yağlayan piton gibi uzun dizi yazılar yazabilmek için atanmış bir büyük profesör. AKP’nin Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'nü falan yapıyordu o sıralarda, Ertuğrul Günay’ın sağ koluydu; bakın siz şu ilişkilere!
Kula, aynı zamanda Ahmet Altan’ı da öve öve bitiremiyordu o sıralar. Rastlantı mı böyle işler? Ertuğrul Günay’ın da FETO kontenjanından bakan olduğu söyleniyordu. Yalan mıydı?
Onun göreve gelir gelmez ilk icraatından biri CHP Sanat Çalıştay’ı yapmak oldu.
Kılıçdaroğlu Kemal Bey de geldi, medya önünde konuştu burada. Muazzam bir iş yapmış gibi. Yanında yarım düzine AKP’li ile. Doğan Hızlan mesela. Metin Celal de var.
Doğan Hızlan, şu Türkiye’deki gelmiş geçmiş tüm jürilerin, en güzel WC yarışmasının (ah bir çağrılsa) bile başkanı. AKP hükümeti sanatı teşvik için gizli bir destek fonu oluşturmuştu. Peki kim seçecek bu destek atılacak sanatçıları? Onda bile Doğan beyin, Metin beyin adı geçiyordu, İskender Pala ile birlikte. Bunu ne yalanladılar, ne doğruladılar, yine gizli kaldı.
Şu Doğan Bey… Binlerce ödülün fırlatıcısı ve kendisine bile ödül veren, ayrıca devletli büyüklerimizden de ödüller alan, erk papyonu takılmış, muhalefete de bir papyon kadar yakın büyük kişi.
Taylan Kara’nın konuyla ilgili yazısı: http://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/chp-sanat-calistayi-ve-kemal-kilicdarogluna-okumayacagi-bir-mektup-167935
Şu ünlü gizemli film kahramanı Keyser Söze kim şimdi bunların içinde? Kemal Bey mi, Kula Bey mi, Doğan Bey mi?
ZAYTUNG’A ESİN KAYNAĞI CHP MİLLETVEKİLLERİ
CHP eski milletvekili Aylin Nazlıaka Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben Meclis’se bir soru önergesi verir 2011 yılında. Soru nedir biliyor musunuz? Perihan Mağden’in “Ali ile Ramazan” adlı kitabının Almancaya çevirisi için neden devlet desteği verilmedi? Kitabın korkunç derecede berbat kalitesi bir yana, Perihan Mağden’i hiç mi tanımamaktadır bir CHP, hem de İstanbul milletvekili? Mağden, hükümet yandaşlığı bir tarafa, CHP lafı geçtikçe tiz çığlıklarıyla kulak patlatan bir hanımcadır. Farkında değil midir Nazlıaka? Kuşkusuz farkındadır, ama ilişkiler bilgilerimizin ötesindedir.
HABERLER GELMEYE DEVAM EDİYOR
En son Mustafa Kırmızı’nın face paylaşımında gördüm.
Şimdi CHP Parti Okulu var mı? Var. Bu parti okulu genç CHP’lileri yetiştiriyor mu? Yetiştiriyor. İdeolojik olarak siyasi mücadeleye hazırlıyor mu? Hazırlıyor. Sosyal demokrat çizgide bir eğitim mi veriyor? Evet, öyle diyorlar. Peki, bu sosyal demokrat çizgi, CHP’nin “Atı Ok”una uygun milli bir çizgidir, değil mi?
Naaah milli çizgi! (Fıkradaki gibi. Uyarladım sadece. Lütfen yanlış anlamayın.) Halkçı falan değil, devletçi değil, devrimci hiç değil, milli hiç hiç değil.
Nereden anladık? İşte o son belgeden. Bu parti okulu bir ödüllü bulmaca yayımlamış. Bulmacanın cevabını bilenlere 10 kitaplık bir sosyal demokrasi seti hediye edilecekmiş. Yazarları kimler peki bu set kitaplarının?
Yine CHPsevmez, HDPseverler. Yüksel Taşkın, Fatih Yaşlı ve diğerleri. Birikim, İletişim sevenler.
Burada bir de Ali Arif Özzeybek adı geçiyor. Sivil Toplum Kurumlarıyla ilişkiler konusunda baş danışman yapmış kendisine Kılıçdaroğlu. Hangi birikim ve deneyimle?
Hani AKP’yi suçluyoruz ya, hangi birikim ve deneyimle onu şuraya atadın, diye. Yeniden Türkiye diye bir kitabı varmış ANAP kökenli bu danışmanın. Ne alaka? 1995 yılında Hürriyet gazetesi ile JuniorChamber iş birliği ile düzenlenen yarışmada, bilimsel önderlik dalında Türkiye’nin en başarılı genci seçilmiş.
Türkiye’yi uluslararası yarışmada temsil etmiş. Diş hekimi olan bu yazar uzunca bir süre ABD’de implant eğitimi almış. Anavatan Partisi’nin "sosyal barış için ayrımcılığın önlenmesi ve inanç özgürlüğü" projesinin sorumlusu imiş. Bunlar hep aynı kişi mi, tereddüte düştüm inanın, görüşü olan yardım etsin. Bir de bu JuniorChamber International şu CIA ile yakın bağlantılı çalışan kurum mu, varsa yanlışım biri düzeltsin. Bunun için bakınız: SoldieringthroughEmpire / RaceandtheMaking of theDecolonizing Pacific / Simeon Man.Hürriyet gazetesi zaten bağırıyor! Burada hiçbir ima ve suçlama yok. Ama şu soru tekrar var: Bu insanlarla sol liderliğin ne ilgisi var?
HDCHP ÇİZGİSİ
Kanıtlı olsun diye belgeler, isimler sunduk.
Yoksa bu gerçekliği birçok ilden, birçok yakın arkadaşımız dolayısıyla içinden biliyor ve yaşıyoruz.
İdeoloji, kültür, sanat… ABD’nin yaptıklarına bakın, AKP’nin yaptıklarına bakın… Pamuklara, Altanlara bakın… Silahlı güçten sonra (belki onun da önünde) kilit alandır. Önce kafaları ele geçirmek hakim güçlerin ilk stratejisidir.
Örneklerimiz buradan diye sakın küçümsemeyin, küçük düşersiniz, şimdiki gibi minnacık kalırsınız.
Ama başka alanlardan da sayısız örnek verdik, yine veririz. CHP’nin bir türlü vazgeçemediği sözde demokratik kitle örgütlerinin DİSK’in, KESK’in, TTB’nin.. CHP için 1, HDP için 9 çalışması gibi örneğin. Devirmeye çalışıp deviremediğimiz buralardaki HDPci yönetimlerin CHP desteği ile ayakta durması…
İşin başka bir geniş cephesi: CHP’nin muhalefette olduğuna bakmayın. Sistem hem iktidarı hem parayı bayağı bir paylaşıyor aslında ve muhalefette görünenlere de paylaştırıyor.
Elbette burada eşitlik yok, tam bir eşitsizlik, zalim bir haksızlık var ekonomik bakımdan. Siyasi bakımdan da asla demokrasi diyemeyiz buna. Uzlaşana iktidar nimetlerinden pay verme, kemik atma metodu geçerli.
Demem o ki, CHP bu despotik iktidar düzeninde bile, pek çok çıkar düşkününe ciddi çıkarlar sağlayabilecek bir iktidar odağı oluşturabiliyor.
Belediyeleri ve muazzam bütçelerini düşünün.
Milletvekili, parti üst bürokratı vb. olabilmek, pek “çok aydın”ın hayallerini süsler, pek güzel havuçlardır o hayaller, gerçeği de hayli bir şeyler getirir.
Keza CHP’li olmak veya görünmek yeri geldiğinde size birtakım kapılar açar, olanaklar sağlar.
Tüm bunların üstünde… Siyaseten… İktidarın en güçlü alternatifidir hala veya öyle gözükme misyonu verilmiştir kendisine.
İşte tüm bunlardan ötürü, çok yakın çevremizden yüzlerce örnekten bire bir biliyoruz, hayatında CHP’ye oy atmamış kişiler, dönem dönem keskin CHP’li gözükür. Sürekli CHP aleyhine çalışan, en çok da HDP için çalışan ya da yetmez ama evetçi liberallik yapan kişiler, yeri geldiğinde veya sürekli biçimde CHP içindedir.
Başka deyişle CHP içindeki CHP düşmanları çoğunluğa ulaşmak üzeredir. Belki de ulaşmıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu, bu yolda uzlaşmaz, sekter bir liderlik çizgisi izlemektedir. Kimse yumuşak göründüğüne aldanmasın. Sol düşünceye, gerçek aydınlara karşı inanılmaz sert bir tutum içindedir. İşbirlikçilerle ortaklıkta da korkunç kararlıdır.
Ne trajikomiktir ki, bu yollara asla tevessül etmemiş, CHP’yi sürekli desteklemekle birlikte hiç CHP’li gözükmemiş bizim gibiler, CHP’yi CHP’ye karşı koruma noktasına gelmiştir.
Ayaklarının altında çiğneyip durdukları “Altı Ok”u yerden alıp samimi CHP’lilerin yakasına yeniden takmak da bizlere düşmektedir.
Kaan Arslanoğlu
solitiraz.com