21 Aralık 2024 Cumartesi

Devrimci Yön

Prof. Tim Anderson: ABD daima yasa dışı manevraların içindedir...

Prof. Tim Anderson: ABD daima yasa dışı manevraların içindedir...
10 Aralık
19:10 2017

 

ABD'nin Suriye krizindeki rolü üzerine kafa yoran Sidney Üniversitesi'nden öğretim üyesi ve ekonomi ve uluslararası politika uzmanı Prof. Tim Anderson, Radio Sputnik ile yaptığı bir röportajda, Amerika'nın Suriye'deki varlığını değerlendirdi.

 

Tim Anderson: Başlangıçta [ABD'nin amacı] bölgedeki tüm bağımsız ülkelerin canına okumaya yönelik planının bir parçası olarak Suriye'yi zayıflatmak ya da yok etmekti. Neden orada olduklarına dair birçok hayal ürünü hikâyeler vardı. Bunlardan ilki insani bir müdahalede bulundukları idi. Daha sonraki ise önleyici müdahale bahanesiydi. Fakat bu durum ABD için çok alışılmış bir şeydir; ABD daima yeni bahaneler arayışı içinde olmuş ve bunları uluslararası hukuk tarafından uyulması gerekli kurallar olarak kabul etmiştir.

 

Sputnik: ABD'nin SDF'nin bulunduğu bölgelerde Esad'ın hükümetinden ayrı yerel yönetim kurma planları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu bölgelerden çok var mı?

 

Tim Anderson: Bir çeşit alternatif yönetim kurmak için yapılan her girişim, kesinlikle ülkenin toprak bütünlüğünü ve o ulusun egemenliğini yok etmeye yöneliktir. ABD, daima yasadışı olan bu tür manevraların içerisinde olmuştur.

 

Sputnik: Bu, bir anlamda savaş ilanı değil mi?

 

Tim Anderson: Evet, bazı açılardan o anlama gelir. ABD, İran ve Rus kuvvetlerinin ülkeyi savunmak üzere davet edilmiş oldukları gerçeğini bir tarafa iterek, Suriye'deki kendi varlığına ahlaki açıdan bir denklik yaratmaya çalışmaktadır. ABD, aradaki farkı anlamaz görünmekte veya anlamak istememektedir.

 

Sputnik: Bu IŞİD karşıtı mücadele daha büyük bir şeye,  örneğin doğuya daha çok yönelmeye, yol açar mı?

 

Tim Anderson: Irak'ta IŞİD'in kurulması, tam olarak da Bağdat'ı zayıflatmak ve hükümetin İran'a daha da yakınlaşmasını önlemeye yönelikti. IŞİD'in geldiği yer burasıydı. ABD'nin desteğinde Suudiler tarafından yaratılan IŞİD'in tam olarak niyeti de Irak'ı ve sonrasında Suriye'yi zayıflatmaktı. Bu, bölgede İran nüfuzunun yayılmasını önlemeye yönelik bir düşüncenin ürünüydü. Bu, her zaman ABD stratejilerinin zihninde ön planda yer almaktadır. Ortadoğu'da çok sayıda askeri müdahale İsrail'in İran nüfuzuna ilişkin endişesi nedeniyle olmuştur. İsrail bunu oldukça açık bir şekilde ifade etmektedir. Yanı sıra Suudiler ve Washington da bunu dile getirmektedir. ABD Ortadoğu'da savaş macerasına atılırsa, dengeyi bozucu savaş ve müdahaleler… ABD'nin çekilmesi halinde İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin arasında oluşturulmuş güçlü bir ittifakın olacağını düşünüyorlar. Ve bu İsrail'in ve Washington'un korktuğu şeydir. Böyle bir durumda İran büyük oranda herhangi bir bağımsız ittifaka önderlik etme kapasitesine sahip bir devlettir. Sanırım bu sürekli olarak Washington'un aklının bir köşesinde durmakta.

 

Sputnik: İsrail'in tüm bunlarla ilgisi nedir?

 

Tim Anderson: İsrail, tabii ki, bölgede dengeyi bozucu faktörü ortadan kaldırmak istiyor. Filistin'e, Lübnan'a birçok saldırı yaptı, topraklara el koydu. İsrail bölgedeki birçok Müslüman devlet tarafından tepki gören ve karşı koyulan bir vekil. Bu devletlerin tümünün en güçlüsü İran. İsrail ve aynı şekilde Suudiler ve Washington bunun farkındalar. Bu nedenle İran'ın bölgede gelecekteki rolü konusunda çok fazla takıntılar var.

 

Sputnik: İsrail neden Suudi Arabistan'dan İran'dan korktuğu kadar korkmuyor?

 

Tim Anderson: Suudi Arabistan geçmişte tüm Arap ülkelerinin yapmak zorunda olduğu gibi Filistinlileri sözde destekledi. Ancak, son zamanlarda İsrail ile Suudi Arabistan arasında, yalnızca her ikisinin bölgedeki İran nüfuzuna yönelik endişelerinden kaynaklanmayan, oldukça epey yakın bir ittifak ilişkisi kurulmakta olduğunu görmekteyiz.

 

Sputnik: Savaş bittikten sonra ülkede liderlik açısından bir tür uzlaşma olacağını düşünüyor musunuz?

 

Tim Anderson: Suriye yönetiminde son beş yıldır muhalefetin çeşitli unsurlarını içerecek bir ulusal birlik hükümetinin göreve başlaması konusunda sürekli görüşmeler yapıldı. Hatırlayın, Suriye'deki muhalefetin çoğunluğu 2011'de -eğer hükümetin de değilse- devletin ve ordunun yanında tavır aldı. Sivil muhalefetin Suriye içindeki bölümü daha büyüktü. Dış güçlerin bir kısmının kapsanması daima mümkün, keza erken parlamento seçimleri ya da Anayasa değişikliklerine ilişkin erken bir referandum yapılması yine muhtemeldir. Ancak, sırf Cumhurbaşkanı Esad'ı devirmek istedikleri için bunu yapmayacaklar. Bununla birlikte, ülke içinde Cumhurbaşkanının ve ordunun çok güçlü bir desteği var. Suriye devleti Irak devletinde olduğu gibi dağılmadı, bu nedenle hiçbir dış güç kolayca gelip Suriye'ye yeni bir anayasa dayatamaz. Bununla birlikte, değişikliklere yönelik bazı müzakereler için hâlâ imkân olduğunu belirten bazı Suriyeli partiler yeni bir anayasa görmek isteyeceklerdir.

 

Suriye'ye Karşı Kirli Savaş, hafızalarda taze olmayan çok büyük bir dezenformasyon seviyesine dayanmaktadır. 'Rejim değişikliği' arayışındaki büyük güçler, 'İslamcı' vekil orduları kullanarak, Suriye yönetimini şeytanlaştırarak ve onu sürekli mezalimle suçlayarak bu konuda kendi ellerini gizlemeye çalıştılar. Böylece, yumuşak tavırlı bir göz doktoru olan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad dünyadaki yeni canavar haline geldi.

 (Tim Anderson'un "Suriye'ye Karşı Kirli Savaş - The Dirty War on Syria, Global Research Montreal, 2016" kitabının önsözünden alıntıdır.)

 

Çeviri: Emir Aşnas

 

SOLİTİRAZ.COM

Facebook'ta Sol İtiraz