Türkiye-Mısır gerginliği (Analiz)
Bu analiz, Anadolu Ajansı'nca yayınlanmış ve? Aydoğan Kalabalık tarafından kaleme alınmıştır. Analizde yer alan görüşleri değişik bakış açısı sağlaması umuduyla solitiraz.com okurları için yayınlıyoruz:
Son beş yıldır maslahatgüzar seviyesinde sürdürülen Türkiye-Mısır ilişkileri, bazen normalleşme konusunda ılımlı açıklamalar yapılmış olsa da genelde "gergin" seyrediyor.
Mısır yönetimi Türkiye tarafından yapılan açıklamalara alt seviyeden cevap vermeyi veya medya üzerinden tepki göstermeyi tercih ediyor. Bu zamana kadar cumhurbaşkanlığı veya başbakanlık seviyesinde Türkiye karşıtı ciddi bir açıklama yapılmadı.
Ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Mısır arasında 2013 yılında imzalanan Akdeniz’deki doğalgaz yatakları ile ilgili anlaşma nedeniyle Mısır ile ipler tekrar gerildi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunan Kathimerini gazetesine verdiği demeçte, “Mısır ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında Münhasır Ekonomik Bölge’lerin (MEB) belirlenmesine ilişkin imzalanan anlaşmanın uluslararası hukuka göre herhangi bir geçerliliğinin olmadığını” söylemesine Mısır tarafından tepki geldi.
Çavuşoğlu, "Türkiye, Mısır ve GKRY arasında Münhasır Ekonomik Bölgelerin belirlenmesine ilişkin anlaşmanın reddi başvurusunda bulundu. Yapılan ayrıntılı incelemeden sonra, anlaşmanın 32, 16 ve 18 derece boylamlarında Türk kıta sahanlığını ihlal ettiğini açıkça belirttik. Dolayısıyla anlaşma, uluslararası hukuka göre geçersizdir" demişti.
Çavuşoğlu’nun açıklamasına önce Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü tepki gösterdi. 7 Şubat Çarşamba günü bir açıklama yapan sözcü, “Kıbrıs (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) ile Mısır arasında yapılan anlaşma BM’de kayıtlıdır. Anlaşma Kıbrıs ile Mısır arasındadır ve başka tarafları ilgilendirmez. Konu Mısır’ın egemenliği ile doğrudan ilgilidir” dedi.
Aynı gün Kahire Valisi Atıf Abdulhamid devreye girdi. Vali, Kahire’nin Zeytun semtindeki Birinci Selim (Yavuz Sultan Selim) Caddesi’nin adının değiştirilmesi kararı alındığını duyurdu. Söz konusu kararın Helvan Üniversitesi modern tarih profesörü Muhammed Sabri ed-Dalli’nin hazırladığı rapora binaen alındığı belirtildi. Bahse konu raporda, “Binlerce Mısırlının ölümünden sorumlu olan, Mısır’ı Osmanlı’nın bir vilayeti haline getiren ve Memlüklü Sultanı Tomanbay’ı astıran Mısır’ın ilk sömürgecisinin adının bir caddeye verilmesi doğru değildir” ifadeleri yer aldı.
Mısır, konuyu uluslararası platforma taşıdı
Sonraki günlerde devlet gazetesi Ahram başta olmak üzere Mısır’daki özel ve devlet gazeteleri çarşaf çarşaf Yavuz Sultan Selim aleyhinde yazılar yayımladı. Ayrıca televizyon kanallarında Yavuz’u karalayan programlar yapıldı.
Mısır yönetimi konuyu Arap Parlamentosu’na da taşıdı. 10 Şubat Cumartesi günü düzenlenen Arap Parlamentoları Başkanları 3. Kongresi’nde Mısır ve Libya’nın içişlerine karıştığı gerekçesiyle Türkiye aleyhinde kınama kararı çıkartıldı.
Kongreden sonra yayınlanan sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi: “Mısır’ın başkenti Kahire’de Arap Birliği Genel Kurulu’nda 10 Şubat 2018 tarihinde toplanan Arap Parlamentosu ve Arap Parlamentoları Başkanları, Arap ülkeleri ve Türkiye arasındaki tarihi ve iyi komşuluk ilişkileri ve yardımlaşmaya rağmen, genelde Arap ülkeleri özelde ise Mısır Arap Cumhuriyeti ve Libya’nın İçişlerine karışması nedeniyle, Türkiye’yi kınamak zorunda kalmıştır.”
Bildirgede hangi konularda Türkiye’nin bu iki ülkenin içişlerine karıştığına dair bir somut bilgi verilmedi.
Kınama kararına sadece Sudan Milli Meclisi ve Katar Şura Meclisi başkanları itiraz ederken, Lübnan ve Irak’ın ise kongreye katılmamaları dikkat çekti.
Türkiye’nin yanında yer alan ülkeler
22 ülkenin temsil edildiği Arap Parlamentosu’nda Suriye zaten iç savaştan dolayı temsil edilmiyor. Sudan ve Katar’ın karara itiraz etmesi öngörülebilir bir durum. Irak ve Lübnan’ın kongreye katılmaması da zımni olarak Türkiye’ye destek şeklinde anlaşıldı.
Burada dikkati çeken ayrıntı Kudüs konusunda Türkiye’nin yanında yer alan Ürdün’ün tavrıydı. Ayrıca Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan) muktedir olmasa bile iktidar ortağı olduğu Fas ve Türkiye’ye yakınlığı ile bilinen Tunus’un tutumu da soru işaretlerine yol açtı. Bir başka ifade ile Ürdün, Fas ve Tunus yönetimleri Mısır ile Türkiye arasında bir tercih yapmak zorunda bırakıldı.
Öte yandan bildirgede yer alan “Türkiye’yi kınamak zorunda kalmıştır” ifadesi, “kınamaya” kısmi bir hafifletme olarak yorumlandı.
Mısır medyasında Türkiye karşıtı kampanya
Mısır yönetimi, konuyu uluslararası platformlara taşımak amacıyla girişimlerine devam ederken Mısır basınında da Türkiye aleyhinde kampanya yürütüldüğü görülüyor. Ahram gazetesi 13 Şubat sayısında, “Türkiye korsanlığa devam ederek ENİ’ye ait gemiyi taciz etti” başlıklı bir haber yayınladı. Haberde Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait gemilerin İtalyan Enerji Şirketi ENİ’ye ait arama gemisinin bölgeye girmesini engellediği, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin İtalya ve ENİ şirketi yetkilileriyle temasa geçtiği belirtildi.
Mısır’ın köklü muhalefet partilerinden Vefd’in yayın organi Vefd gazetesi ise olayı manşetten “Türkiye provokasyonu” başlığı ile verdi.
Masri el-Yevm gazetesi bir gün sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ege ve Akdeniz’deki gerginlikle ilgili açıklamalarını, “Erdoğan Yunanistan ve Kıbrıs’ı (GKRY) askeri operasyon ile tehdit etti” başlığı ile sürmanşetten duyurdu. Haberde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Türkiye'nin, güneyindeki gelişmelere yoğunlaşmasını fırsat bilerek, Kıbrıs'ta ve Ege'de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda ikaz ettiklerini" söylediği aktarıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın salı günü grup konuşmasında Mısır’ı açıktan zikretmemiş olması önemli bir ayrıntıydı. Ancak “Kıbrıs’ta haddini aşanlar” ifadesindeki “satır arası” muhatabını bulmuş oldu.
Öyle anlaşılıyor ki ciddi krizlere rağmen, Türkiye ve Mısır yönetimleri bölgenin iki eksen ülkesi arasındaki gerginliği daha fazla artırmama konusunda hassas davranıyor.
SOLİTİRAZ.COM