Türkiye tek başına Kuzey Suriye'ye saldırır mı?
Bu günlerde seçim ateşinin düşmesi ile birlikte Türkiye yeniden ana gündemine yani Minbic ve Fırat’ın doğusu konularına geri döndü. Bu amaçla Türkiye iki alternatif üzerinde duruyor. Birincisi ABD ile olan diyalogun sürdürülmesi ikincisi ise Astana inisiyatifi doğrultusunda dengeli bir şekilde Rusya’yı ikna ederek kapsamlı bir operasyon düzenlenmesi. Bu diyaloglara paralel olarak da sürekli Rojava sınırına askeri sevkiyat yapıyor.
İranlılar bu konuda haberdar edilmiş durumda. İran ise bölgedeki siyasi ve askeri boşluğun Esed rejimi tarafından doldurulması konusunda Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyor. Bir yandan da Ankara ile Şam arasında arabuluculuk yapma konusunda inisiyatif almış durumda.
Buradan şu soruyu sormadan geçmeyeceğim; Türkiye tek taraflı olarak Rojava Kürdistan’ına müdahalede bulunabilir mi? Böyle olursa ABD Kürtleri korumak adına Türkiye ile çatışmayı göze alır mı?
Muhtemelen; Türkler ABD’nin bölge siyasetine şüphe ile yaklaşıyor. Ayrıca ABD’nin Fırat’ın doğusundaki statünün korunması konusundaki ısrarı onları iyice usandırıyor. Türkler bu konuda önceliği diplomatik seçeneklere veriyor fakat şimdi artık iyiden iyiye ABD’nin kendilerini oyaladığından şüpheleniyor. Böyle bir durumda askeri seçenek ihtimal dışı değil.
ABD: KUZEY SURİYE PROJESİ
ABD Türkiye ile olan çelişkileri hakkında bir proje hazırlamış bulunuyor. Bu projeye göre Türkiye ile genel geçer anlaşmalar imzalıyor. Türkiye’nin güvenlik endişelerini bertaraf etmek için 600 km uzunluğunda 30 km genişliğinde “tampon” bir hat oluşturmayı planlıyor. Bu bölgenin YPG-PKK güçlerinden arındırılarak Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) kontrolüne bırakılması düşünülüyor. Ve yine Ahmed Cebra’ya bağlı Nuğba Güçleri başta olmak üzere, Rojava Peşmergeleri ve diğer bazı grupların da bu bölgeye yerleştirilmesi öngörülüyor.
Fakat bu güçlerin öncülüğü ve genel anlamda askeri hakimiyetinin de Fransa ve İngiltere’ye verilmesi tartışılıyor. Böylelikle YPG-PKK güçleri Türkiye sınırlarından uzaklaştırılarak Kuzey Suriye’nin 30 km içerisinde yerleştirilmesi düşünülüyor.
Ayrıca Türkiye’ye de kısmen Avrupalı güçlerle birlikte kuzeydoğu Suriye’dkei bu tampon bölgede yerleşme imkanı tanınıyor. ABD bu proje için Avrupalı müttefiklerinden destek almış durumda. Fakat bu konuda PYD öncülüğündeki Özerk Yönetimin sert tutumu ile karşı karşıya kalmış durumdalar. Özerk Yönetim şu ana kadar da güçlerini 600 km uzunluğunda ve 30 km derinliğindeki bu bölgeden uzaklaştırmaya karşı çıkıyor. Bu yüzden söz konusu bölgede mevzi, hendek ve tüneller kazmaya ve kendilerini savunmaya başlamış bulunuyorlar.
TÜRKİYE: KUZEY SURİYE’Yİ İŞGAL PLANI
Türkiye daha önce Minbic konusunda ABD ile bir anlaşma imzalamıştı. Anlaşmaya göre Minbic’in tamamen PKK’ye bağlı güçlerden arındırılması ve Türkiye ile iştişare halinde kentte sivil bir yönetim oluşturulması gerekiyordu. Ayrıca Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı bazı birliklerin bölgede yerleştirilmesine izin verilmesi ve askeri olarak da ABD birlikleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) bölgenin savunmasını üstlenmesi hedefleniyordu.
Ancak bir yandan ABD bu anlaşmanın bentlerini uygulamaya yanaşmadı ve bir yandan da Türkiye sürekli YPG’ye bağlı güçlerin Minbic’de kalmaya devam ettiğini vurguladı. Türkiye bu yüzden ABD’nin kendilerini oyaladığı kanaatine varmış durumda.
Mevcut durumda Türkiye’nin bölge için çizdiği projesi şu şekilde; ÖSO ile işbirliği halinde savaş veya uzlaşı yoluyla bölgeye geçilmeli. Bölge herhalükarda YPG’den arındırılmalı ve PYD’nin bölgede kurduğu yönetim ortadan kaldırılmalı. PKK fikir ve idare biçimini taşıyan tüm izler silinmeli, kökten ortadan kaldırılmalı.
Bununla birlikte PYD Rakka, Deyrezor ve Heseki’de kalmamalı. Bu kapsamda Türkiye ÖSO ile birlikte bölge için yeni bir oluşum hazırlığı içerisinde. Şehirler için öngördükleri sivil idarenin içerisinde bazı Kürtlere de yer verilmesi ihtimal dahilindedir.
Bu proje ABD’nin bölgedeki planları ile çelişiyor. Aynı zamanda Rusya, İran ve Esed’in planları ile de örtüşmüyor.
RUSYA: İRAN’LA ORTAK AMAÇLI PLAN
Rusya, Fırat’ın doğusuna Türkiye’nin tek taraflı müdahalesini tasvip etmiyor. Ve yine bölgede sadece Suriye hükümet güçlerinin bulunmasını ve Suriye devletinin hakimiyetine bırakılmasını savunuyor. Bu amaçla bir şekilde Kürtler ve Esed rejimi arasında uzlaşma arayarak rejim güçlerinin bölgeye dönmesini sağlamak istiyor. Bununla birlikte Rusya Türkiye’yi NATO’dan koparma fikrini önemsiyor. Moskova Türkiye batı cephesinden çıkarıp Avrasya ittifakına dahil etmek istiyor.
Bu son madde İran ve Esed’i endişelendirmiş bulunuyor. Zira Rusya’nın S-400, nükleer enerji santrali ve Türk Akım projelerine karşılık Suriye topraklarına saldırması halinde Türkiye’ye göz yummasından korkuyorlar. Onlar bu projeyi Suriye topraklarının işgal projesi olarak görüyor ve Türkiye’nin kendi askerleri ile ÖSO birliklerini yerleştirdiği topraklardan çekilmeyeceğinden çekiniyorlar. Aynı zamanda Sunni selefist grupların güçlenmesinden endişe duyuyorlar. Bu yüzden İran bir taraftan da Şam ile Ankara arasında arabulucu olmaya çalışıyor.
SONUÇ: TÜRKİYE TEK TARAFLI SALDIRIR MI?
Halihazırda Türkiye Fırat’ın doğusu için iki seçenek üzerinde duruyor ve buna göre siyaset yapıyor. Birincisi diplomatik yollarla ABD ve Rusya ile diyalogu sürdürerek yeşil ışık yakmalarını bekliyor. İkincisi ise konu diplomasi ile çözülmezse hazır tuttuğu askeri seçeneği uygulamak için fırsat kolluyor. Bu durumda Türkiye ile ABD arasındaki müzakereler tamamen sonuçsuz olmasa da kördüğüm haline gelmiş bulunuyor.
Türkler siyasi çözümden ümidi keserse askeri seçeneği deneyebilir. Fakat şimdi de S-400 ve F-35 dosyası da bu konuya izafi olmuş durumda. Fırat’ın doğusu konusunun da bu konularla ilintili olması ihtimal dahilindedir. Fırat’ın doğusu meselesi çözülürse S-400 ve F-35 meselelerinin de çözümü gerçekleşebilir. Bunun tersi de dorudur.
Bu konuda şu iki senaryodan birinin gündeme gelmesi ihtimal dahilindedir. Birincisi; Türkiye her nasıl olursa olsun ABD ile anlaşma yolunu seçer. Bu arada ABD’nin bazı şartlarını da kabul etmesi beklenebilir. Ancak bu anlaşmanın şekli ABD formülüne göre olsa bile tadı Türklerin istediği gibi olur.
İkincisi; S-400 ve F-35 sorunu birinci senaryoyu karmaşık hale getirmiş durumda. Bu yüzden sorun kördüğüm haline gelebilir. Siyasi çözümün imkansızlaşması halinde Türkler askeri seçeneğe başvurur. Bu durumda Ankara-Washington ilişkileri krize girer. Olası bir askeri müdahaleye karşı ABD’nin Türklerle çatışmaya girmesi çok zor bir ihtimaldir. Fakat ABD Türkiye’nin bu saldırısını kendisinin bölgedeki hakimiyetine karşı bir saldırı şeklinde algılar ve buna ekonomik, siyasi kanallardan karşılık verir.
Bu durumda ihtimallerden biri de Türkiye’nin sonuçlarına katlanamayacağı ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya kalması olur.
Kaynak: Mamend Roje / Rudaw.com
SOLİTİRAZ.COM