ABD Kuzey Kore'ye bu kez saldıracak...
ABD Ordusunun yarı resmi kaynaklarından Foreign Police'de ABD eski askerlerinden ve Jimy Carter'in savunma danışmanlarından Edward N. Luttwak'in 8 Ocak 2018 günü yazdığı yazıyı solitiraz okurları için yayınlıyoruz:
Bu hafta gerçekleşen Kuzey-Güney Kore görüşmelerine dair, muhtemel sonuçları dışında hiçbir şey bilinmiyor.
Önceki tüm görüşmelerde olduğu gibi Güney Kore, Kuzey Kore'nin ağır suistimalini önemli miktarda para vererek ödüllendirir ve böylece geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen yaptırımları geçersiz hale getirir. Bu arada Ekim 2006, Mayıs 2009, Şubat 2013, Ocak 2016, Ocak 2016, Eylül 2016 ve Eylül 2016'da nükleer silah testleri gerçekleştirmiş olan Kuzey, nükleer başlıklı kıtalararası balistik füzelere (KABF) sahip olma hedefine doğru ilerlemeye devam edecek.
Her bir nükleer test, İsrail'in 1981'de Irak'a ve 2007'de Suriye'ye yaptığını (kitle imha silahları bir yana, çakıya bile sahip olmaması gereken rejimlerin nükleer silah elde etmesini, yüksek isabet oranına sahip konvansiyonel silahlar kullanarak engellemek.)
ABD'nin nihayet Kuzey Kore'ye yapması için mükemmel bir fırsattı. Neyse ki, böyle bir saldırı düzenlemek için hala zaman var. Kuzey Kore'nin nükleer cephaneliğine saldırı seçeneği peşinen reddedilmemeli, ciddiyetle düşünülmelidir.
Tabii ki, Kuzey Kore'ye karşı harekete geçmemek için sebepler sayılıyor ama en çok dile getirilenleri bile oldukça zayıf.
Kuzey Kore'ye saldırmaktan kaçınmanın yanlış olan nedenlerinden biri, doğrudan misilleme korkusu. ABD istihbarat çevrelerinin, Kuzey Kore'nin nükleer füzelerinin ABD'ye kadar ulaşabileceğini iddia ettiği bildirildi. Fakat bu, neredeyse kesin olarak abartılı bir iddia ya da hızlı bir hamleyle değiştirilebilecek bir geleceğe ilişkin bir tahmin.
Kuzey Kore, potansiyel olarak uzun menzilli bir füze için savaş başlığı olabilecek ilk nükleer cihazı 3 Eylül 2017'de test etti, ilk tam ölçekli KABF denemesini 28 Kasım 2017'de gerçekleştirdi. Kuzey Koreliler, bu ilk testlerden bu yanaki kısa zaman içinde, kısıtlı bütçelerinde rağmen operasyonel nükleer savaş başlıkları ve balistik füzeler için gerekli olan mühendislik bilgisini geliştirip üretime başladıysa, bilim ve mühendislik alanındaki ustalıkları benzeri görülmemiş ve tamamen olağanüstü demektir. Henüz bu seviyeye gelmemiş olmaları daha olası.
Kuzey Kore kendisine yönelik bir saldırıya misilleme olarak Güney Kore'nin, neredeyse 20 milyon nüfuslu başkenti Seul ve çevresini topçu birlikleriyle vurabileceği doğru. ABD askeri yetkilileri Kuzey Kore'ye karşı harekete geçmemeyi haklı çıkarmak için "alev denizi"(*) korkusunu dile getirdiler. Fakat bu güvenlik açığı, ABD politikasını felce uğratmamalı çünkü bunun sorumlusu büyük ölçüde Güney Kore'nin kendisi.
ABD Başkanı Jimmy Carter, 40 yıl önce Güney Kore'den tüm ABD askerlerini geri çekmeye karar verdiğinde (nihayetinde bir bölümü orada kaldı), benim de aralarında olduğum görüşüne başvurulan savunma danışmanları Güney Kore hükümetine, devlet kurumlarını kuzey sınırından uzağa taşımasını ve özel şirketlere de taşınmaları için güçlü teşvikler vermesini tavsiye etti.
Güney Kore'ye, her yeni binanın kendi sığınağına sahip olmasının mecburi olduğu Zürih'teki gibi sığınak zorunluluğu getirmesi söylendi. (İnsanlar bombardıman altındayken sığınak bulmak için evlerini terk ederse can kayıpları önemli ölçüde artar.)
Dahası, Güney Kore'nin, İsrail ve ABD tarafından üretilen, yerleşim bölgelerini hedef alan Kuzey Kore roketlerinin yüzde 95'ini engelleyebilecek, makul maliyetli Demir Kubbe füze savunma sistemlerini satın alma seçeneği mevcuttu.
Ancak son 40 yılda Güney Kore hükümetleri bu konuda neredeyse hiçbir şey yapmadı. Seul bölgesinde resmi olarak listelenen 3.257 "sığınak"; yiyecek, su, tıbbi malzeme veya gaz maskesi stoklarının olmadığı yeraltı çarşılarından, metro istasyonlarından ve otoparklardan ibaret. Güney Koreliler, Demir Kubbe bataryaları almak yerine paralarını Japonya'ya karşı bir avcı-bombardıman uçağı geliştirmeye harcamayı tercih ediyorlar.
Alınacak önlemlerle can kayıplarını önemli ölçüde azaltmak mümkün.
Tüm binaların çelik kolon ve desteklerle güçlendirilmesi, 3.257 resmi sığınağa gerekli malzemelerin ivedilikle stoklanması, bu sığınaklar için daha görünür yönlendirme tabelaları hazırlanması ve elbette, önceden mümkün olduğunca çok nüfusu tahliye etmek (Kuzey sınırından 30 km bile uzaklaşmak güvenliği oldukça artırır) alınacak önlemler arasında olmalı. ABD de, Kuzey Kore'ye yönelik herhangi bir hava saldırısına şiddetli bir karşı topçu saldırısını da dahil etmeyi planlamalı.
Güney Kore'nin uzun yıllardır devam eden bilinçli hareketsizliği göz önüne alındığında, Seul'un uğrayacağı herhangi bir hasarın, kendi ve müttefiklerinin ulusal çıkarlarına karşı muazzam bir tehlike karşısında ABD'yi felce uğratmasına izin verilemez.
Şimdiden balistik füze ihracı yapan (özellikle İran'a) Kuzey Kore'nin nükleer silah sattığını hayal etmek de zor değil.
ABD'nin bir saldırıdan kaçınması için sıkça belirtilen diğer bir neden daha da az ikna edici: "Kuzey Kore'nin nükleer tesislerinin imha edilmesi için binlerce bombardıman uçuşu yapılması gerekir." Ancak Kuzey Kore'nin bilinen ve muhtemel tüm nükleer tesislerinin sayısı 30'dan az, çoğu oldukça küçük tesisler. Mantıklı hiçbir askeri plan altında bu tesislerin yok edilmesi binlerce hava saldırısını gerektirmez.
Maalesef, ABD askeri planlamasında mantıksızlıklar oluyor. ABD Hava Kuvvetleri, belirli noktalara tek seferlik saldırılar yapmayı reddediyor ve bunun yerine topyekün "Düşman Hava Savunmasının Bastırılması" yaklaşımında ısrar ediyor.
Bu tuhaf yaklaşımına göre, sadece asıl önemli hedefleri bombalamak yerine söz konusu ülkenin tüm hava savunma radarları, karadan havaya füze bataryaları ve savaş uçakları ABD pilotlarının güvenliğini sağlamak için imha edilmeli.
Kuzey Kore'nin zamanı geçmiş radarları, füzeleri ve uçakları göz önüne alındığında ABD Hava Kuvvetleri'nin topyekün saldırı şartı eyleme geçmemek için bir mazeretten başka bir şey değil. Evet, daha sınırlı bir hava saldırısında birkaç hedef ıskalanabilir ancak Kuzey Kore'nin ıskalanmaması gereken mobil nükleer füze fırlatıcıları yok, şimdilik.
Kuzey Kore'ye saldırı öncesi tereddüt etmenin tek geçerli sebebi Çin olabilir. Ancak bunun nedeni Pekin'in, ABD aleyhine müdahil olma ihtimali değil. Çin'in Kuzey Kore'nin büyük koruyucusu olduğu fikri oldukça eskide kaldı. Evet, Çinliler ABD askerlerinin Yalu Nehri'ne ve Çin sınırına kadar gelmesiyle Kuzey Kore'nin ortadan kalktığını görmek istemiyorlar.
Ancak Şi Cinping, Kuzey Kore'nin nükleer silahları söz konusu olduğunda, fiili bir petrol ithalatı ablukası (klasik bir savaş eylemi) da dahil olmak üzere en üst düzeyde ekonomik yaptırımlara destek veriyor. Kuzey Kore'nin nükleer tesislerine karşı bir Amerikan saldırısı olması durumunda Çin'in Kuzey Kore safında harekete geçeceğini düşünenler, gelişmeleri dikkatli takip etmiyorlar.
Çin'in yaklaşımındaki değişim, ABD'nin Kuzey Kore'yi bombalamaması için oldukça farklı bir nedeni ortaya çıkardı: Kuzey Kore'nin nükleer silaha sahip olması çok tehlikeli olsa da, Çin nüfuzundan bağımsızlığını sağlar. Bir saldırı sonrası senaryoda Pyongyang rejimi dağılabilir ve ülke Çin'in vesayeti altına girebilir. Bu durum, Amerikan himayesine karşı Çin yanlısı olan bazı Güney Korelilerin (basında yer alan haberlere göre Başkan Moon Jae-in de bu görüşte) tercihleri göz önüne alındığında, Pekin'in Güney Kore üzerinde de nüfuz kurmasına yol açabilir. Çin'in egemen olduğu bir Kore Yarımadası, Japonya'nın güvenliğini riske atar ve ABD'in Pasifik bölgesinde bir güç olma özelliğini zayıflatır.
Teorik olarak ABD, müdahalenin ardından birliklerini hızlı bir şekilde güneye çekerek Çin'in endişelerini giderirken saldırı sonrası kaos içinde bir Kuzey Kore, yarımadanın siyasi birleşimi ile kurtarılabilir. Öte yandan, pratikte bunu yapmak zor olacaktır. Geçmişte Batı Almanların Doğu Almanlara karşı yaklaşımında olduğu gibi, genel olarak Güney Kore hükümeti ve halkı refahlarını yoksul kuzeylilerle paylaşmaya istekli değil.
Şimdilik, ABD askeri makamlarının önleyici saldırı seçeneğini eledikleri görülüyor. Ancak ABD, nükleer başlıklı uzun menzilli füzeleri operasyonel hale gelmeden önce kalan aylar içinde harekete geçerse, hala dünyayı nükleer bir Kuzey Kore'nin yaratacağı büyük tehlikelerinden koruyabilir.
Şimdiye kadar hiçbir felakete sebep olmadan Hindistan, İsrail ve Pakistan'ın nükleer silahlara sahip oldukları doğru. Fakat Kuzey Kore'nin aksine, her biri güvenilirliğini çeşitli yollarla kanıtladı. Örneğin, bu ülkelerin elçilikleri uyuşturucu satmıyor veya sahte para işlerine bulaşmıyor. Daha önemlisi, bu ülkeler ciddi krizlerden geçti hatta savaşlara girdi ama hiçbirisi Kim Jong-un'un yaptığı gibi nükleer silahla tehdit etmek bir yana, nükleer silahların sözünü bile etmedi. Kuzey Kore farklı ve ABD politikası bu gerçeği çok geç olmadan kabul etmeli.
(*) Güney Kore ve ABD'nin, THAAD füze sistemlerinin konuşlandırılacağına dair yaptıkları açıklamalar üzerine Kuzey Kore, "Düşmanlarımızı, Kore Halk Ordusu'nun, Güney Kore'yi alev denizine ve enkaza döndürecek acımasız misilleme saldırıları düzenleyeceği konusunda bir kez daha uyarıyoruz." şeklinde bir bildiri yayınlamıştı. (ç.n.)
(Kaynak: tercumeodasi.org)
SOLİTİRAZ.COM