ABD’nin Münbiç planı: “PKK”sız YPG
Son yıllarda ABD ve Türkiye arasında politik ve diplomatik tartışma konusu olan Menbiç’te 4 Haziran’da düğüm çözülecek. Daha önce Türkiye’nin Afrin’de olduğu gibi askeri operasyon düzenleme uyarısı ve arkasından bunu gerçekleştirmesi üzerine harekat sonrası gözler Menbiç’e çevrildi.
Daha önce de “ana hatları” konusunda mutabakata varılmış Menbiç konusundaki müzakereler Rex Tillerson’ın görevden alınmasıyla akamete uğramıştı. Washington’da gerçekleştirilecek görüşmeyle ilgili Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun davetine icabetle 3-4 Haziran 2018 tarihleri arasında ABD’ye bir çalışma ziyareti gerçekleştireceği belirtildi.
Görüşmelerde Menbiç Yol Haritası başta olmak üzere Suriye meselesinin ve ikili ilişkiler de (S-400,F-35 İran, Filistin konuları da) gündeme gelecektir. Ayrıca ortak gündemde yer alan diğer bölgesel ve uluslararası konuların ele alınmasının öngörüldüğü açıklandı.
Bu açıklamanın hemen öncesinde yerel kaynaklar, YPG içindeki PKK/Kandil kökenli üst düzey kadrosundan bazı isimlerinde Fırat’tın doğusunda Türkiye sınırındaki Ayn el-Arab/Kobani ilçesi ve buranın güneydoğusunda kalan Ayn İsa beldesine gittiğini de bildirdiler.
YPG’nin 2016 yılında ABD’nin hava bombardımanı desteğiyle ele geçirdiği Halep iline bağlı Menbiç ilçesinde henüz topyekün çekilme hazırlığına başlamadığı da gelen bilgiler arasında.
Taraflar arasındaki mutabakata göre, 4 Haziran’dan sonraki süreç, Türk ve Amerikan taraflarının askeri ve istihbarat birimlerinin ilçede ortak denetime başlamasını, kontrol ve gözlem karakolları oluşturmasını da öngörüyor. Muhtemel Türkiye’nin sınır illerinden birinde de Türk ve ABD’li subayların görev yapacağı ortak komuta merkezinin oluşturulması da gündeme gelebilir.
Mutabakat ayrıca, Menbiç’ten YPG ve bağlantılı grupların çıkmasından sonra ilçenin yerel unsurlarından (Avukat ,öğretmen, mühendis, yerel siyasetçi vs.) bir yerel yönetim kurulmasını da içeriyor.
İlçenin güvenliğini sağlayacak askeri meclis ile kent hizmetlerini verecek yerel meclis, nüfusun etnik dağılımına göre kurulacak. Gene burada özellikle Fırat Kalkanı güçlerinden ziyade bu yapı içinde Menbiç kökenlilerden ve yerel halktan oluşan bir gücün konuşlandırılmak isteneceğini tahmin ediyorum. Mutabakat metni son şeklini, Washington’da bakanlar düzeyinde yapılacak görüşmede alacak olsa da önümüzdeki dönemde Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların kontrolü altındaki tüm alanlarda Menbiç’te dahil olmak üzere bir nüfus sayımı yapılmasının da gündeme geleceğini ve yeni kimlik kartlarının dağıtılacağını öngörebilirim.
Bu planın Menbiç’te uygulanmasıyla nüfusun etnik dağılımına göre yönetim modeli ilerleyen zamanlarda Kobani, Rakka, Deyr Ez Zor gibi bölgelerde de uygulanması da beklenilmeli. Bu modelde özellikle dikkat çeken husus daha önce verdiği sözleri tutmamasıyla bilinen ABD yönetiminin buna sahada nasıl sahip çıkıp uygulayabileceği merak konusu olacaktır.
Daha önce de çeşitli adlar altında YPG’ye verdiği silahları operasyonlar sonrası toplayacağını taahhüt eden ve halen bunu yapamayan bir Washington yönetiminin inandırıcılığının kalmadığı da bir gerçek.
Gene ABD’ye göre YPG içindeki PKK’lıların ayrıştırılması, Fırat’ın doğusundan çıkartılması da mevzu bahis. Bu noktada ABD’nin “PKK’sız bir YPG”ye destek vermeye devam edeceği söylenebilir. Burada PKK bağlantılı kişi ya da yapıların silahtan arındırılarak bölgeden çıkarılması ama buna rağmen YPG’ye yönelik yardımların devam etmesi içinde zaman kazanmak isteniyor olabilir.
Nitekim burada YPG-Kandil bağını kopartarak hem Türkiye’nin hem de uluslararası kamuoyunun tepkisini dindirmekte hedeflerden bir tanesi.
Çeşitli adlar altında ‘etnik soslu’ ,’demokrasiyi tattırma ilüzyonu’ ile yerel yönetimler oluşturmaya çalışsa da ABD’nin yaz ayları sonunda YPG’nin siyasi ve askeri kanadına tekrar bir ad değiştirttirme tavsiyesi/kararı da beklenebilir.
Özellikle son dönemde eğitimde Arapça müfredatta kısıtlamalar, bölgeye gelmek isteyene yerel bir kefil istenmesi, zorunlu askerlik, vergiler, keyfi tutuklamalar, alıkoyma, işkence gibi uygulamalarla Menbiç’in YPG aleyhinde düzenlenen grevlerle protestolarla gündeme geldiğini biliyoruz. Keza aynı şekilde Haseki, Rakka ve diğer bölgelerden de YPG’ye karşı silahlı isyanlara varan hareketlerin olduğunu gözlemliyoruz.
Menbiç, Suriye’de Halep eyaletinde Halep şehir merkezinin ardından eyalet sınırlarındaki en büyük şehir. 2004’teki nüfus sayımına göre şehrin nüfusu yaklaşık 100.000. Menbiç kırsalı ile birlikte toplam nüfusunun ise 408.143 olduğu belirtilmekte. Son göç ve demografik değişikliklerle tam nüfusun ne kadar olduğuna dair sağlıklı bir veri mevcut değil. Menbiç şehrinin yaklaşık %90’ını Arap nüfusu oluştururken geri kalan kısmında ise çoğunlukla Türkmenler ardından da Kürtler ve Çerkezler yer almakta.
Menbiç kentinin kuzeydoğusunda, Fırat nehri kıyısında birçok Türkmen köyü bulunmaktadır. Bu Türkmen köyleri Fırat’ın doğusu ile batısını birbirine bağlayan Kara Kozak köprüsü ve M4 yolu üzerinde olup Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu bölgenin karşı cephesinde bulunuyor.
Bazı kesimler tarafından “Suriye’nin özeti” olarak nitelendirilen Menbiç, Fırat’ın doğusuna giden yok üzerinde hem ticari hem de lojistik olarak da büyük öneme sahip. 4 Haziran’da YPG’nin ve bağlantılı kişilerin terk etmesi ön görülen zaman dilimi olarak belirlenen Temmuz ayından yaz sonuna kadar yayılacak aşamalı planın ilk safhasının gerçekleşmemesi halinde Türkiye beklemeden bölgeye harekat düzenleyecektir.
Her ne kadar Menbiç konusunda ABD varlığı mesele edilip öne çıkartılsa da bölgede Rusya’nın, Fransa’nın ve Esad rejiminin de askeri varlığı olduğu bir biliniyor. Rusya’nın bir şekilde Fırat’ın doğusunda ABD yerine Türkiye’yi görmek isteyeceği aşikar. Gene bu olası gelişmeler dahilinde Rusya gene İdlib’te olduğu gibi Menbiç’te ‘çatışmasızlık gözlem karakolu’ oluşturulmasını da talep edebilir.
ABD, MENBİÇ’TEN İTİBAREN YPG’YE MESAFE KOYABİLİR Mİ?
Eğer ABD bu sefer sözünü tutar ve sahada uygulamaya başlarsa Rusya gibi ‘oturulabilir, terörden arınmış, sivrilikleri törpülenmiş’ Suriye müzakerelerinde yer alacak bir Kürt muhalefetini de heyete eklemlemiş olacak. Bu tutum aynı zamanda Öcalan çizgisindeki hareketlerinde bölgeden tasfiyesi anlamına gelecek ilk işaret olacaktır.
Suriye’nin kuzeyinde YPG’nin özerk yönetimler olarak adlandırdığı kontrolü altında olan bölgelerde yerel yönetim(köy, belde, kasaba ve ilçeler) seçimleri yapılması için 3 Kasım, Suriye’nin kuzeyinde kongre ve bölge seçimleri için 19 Ocak 2018 tarih olarak belirlenmişti. Özellikle bu konularda iştahlı açıklamalar yapmasıyla bilinen YPG’nin bu konulardaki sessizliğinin, bu konuları gündeme getirmemesinin ABD’den habersiz olduğu düşünülemez.
Ya da belki ABD’nin bu girişimleri, oluşumları benimsemediği ve sadece YPG’ye IŞİD ile mücadelede sadece askeri bir önem atfettiği siyasi bir anlam yüklemediği de iddia edilebilir.
Mali durumunun iyi olmadığını bildiğimiz ABD’nin Fırat’ın doğusunda bağımsız bir YPG devletinin kurulmasını desteklemesi halinde bu ülkenin ayakları üzerinde durana dek mali destek vermesi gerektiğini mi hesaplıyor?
Ya da siyasi, tarihi ve dini hassasiyetli konuları ele alırken iş adamı edasıyla ele alan ABD Başkanı Trump, Menbiç planı ile kurulduktan sonra bir devleti yüzüstü bırakmanın ortaya çıkaracağı skandalın kurulmadan önce, manevi yardımları keserek, yüzüstü bırakmanın daha küçük skandala sebep olacağını mı hesaplıyor?
KÖRDÜĞÜMÜN DÜĞÜM OLDUĞU YER
Neticede ABD’nin her sözünü tutmadığında Rusya’nın Türkiye’ye askeri alan açtığı düşünüldüğünde kısa bir süre içerisinde kuzey Irak’ta devam eden harekat ile birlikte yeni bir harekatı konuşuyor olabiliriz.
Verilen silahları toplamada isteksiz aksine daha fazla bütçe ayırarak YPG’yi desteklemeye devam eden ABD’nin ‘PKK’sız YPG’ formülü ne kadar başarılı olabilir, tahmin edilemez. Bunun Ankara’yı çok zor ikna edeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin ABD destekli YPG kontrolündeki Suriye sınırında güvenliğini emniyet altına alma stratejisi iki ana hata ayrılıyor. Birincisi, Fırat’ın batısından Akdeniz’e kadar uzanan 500 kilometrelik sınır hattına kendisine bağlı muhalif savaşçıları yerleştirerek burada bir güvenlik bölgesi oluşturmak. İkincisi ise bu bölgeye Ayn el-Arap’tan (Kobani) Irak sınırına kadar uzanan Fırat’ın doğu kısmını da eklemek.
Mete Sohtaoğlu'nun mücerret.com'daki yazısının tamamını okumak için...
SOLİTİRAZ.COM