21 Kasım 2024 Perşembe

Devrimci Yön

Adalet ve Demokrasi Haftası'nda Uğur Mumcu / Ünsal Çankaya

Adalet ve Demokrasi Haftası'nda Uğur Mumcu / Ünsal Çankaya
24 Ocak
00:00 2019

 

Adalet öldü diye bir yabancı ülkede dörtten fazla kez duyulmuş kilise çanı.
Hiçbir ünlü, muktedir ya da papa için bile çalınmamış o kadar fazlası.

Ülkemizde en değerli insanlardan birisi sokağında bombalandı. Hukukçu ve gazeteciydi.
Diğeri faili meşhur-meçhul bir suikast ile oldu canından. Hukukçu ve eğitimci ve siyasetçiydi.
Üzerinden yıllar geçti bu kıyımların.

İkisinin ölümünü kapsayan ocak ayının son haftası ironi zirvesi bir tanımla adalet ve demokrasi haftasıdır ülkemde. Oysa adalet ve demokrasi tam olabilseydi ve doğru işleyebilseydi tüm kurumları, belki de yaşıyor olacaklardı ecel gidelim diyene dek her ikisi de.

Ama işlemiyordu. İşlemiyor yine. Karanlıkta kaldı her iki ölüm de.
Maşalar yakalandıysa bile, maşayı tutan eller ortaya çıkmadı devletin adalet belgelerinde.
İşine gelmiyor kimilerinin aydınlık, işleyen demokrasi, doğru terazi.

Adalet ve demokrasi istemekten vazgeçmiyoruz yine de.


 

AMA İYİ GİTMİYOR

Üyesi olduğum sanal medya her açmada soruyor.
Nasıl gidiyor Ünsal?
Nasıl gidiyor değil diyorum, nasıl gitmiyor.
Ne yapıyorsun diyorsun, niçin ilgileniyorsun ki, bırak kendi halime.

Nasılsın de bir kere de. Gerçi nasılsın dersen de olumlu yanıt bekleme.
Olduğu kadar yaşıyoruz artık, belki iyiyim diyeceğim...  Ama iyi değilim aslında.

Ülkemde hiçbir şey iyi gitmezken, yirmi yıl olmuşken o fikir sahibi olunması için bilgi sahibi olunmalı diyen hukukçu gazeteciyi bombalar aramızdan alalı.
İnsanlar şimdi evlerinde daha güvensiz ve her an başlarına bir şey gelecek endişesiyle yaşarken…
Gerçek tevekkül sahipleri dışında din pazar malı gibi pazarlanıp, alıcısı da satıcısı da insanların bu halinden utanç duymak yerine timsah doyumları yaşarken...

Hiç iyi gitmiyor, hiç. Yeter artık diyorum. Sorma gayri. Gebze, 24 Ocak 2013.


 

HUKUKÇU GAZETECİ
 

Her iki niteliği de hak ederek yaşadın ömrünce.
İyi bir hukukçu idin, ondan da iyisi araştırmacı bir gazeteciydin.

Yirmi koca yıl bitti. Hep beraber vurulduk, ama unutmadık seni.
Oğlum kucağımda, sessizce ağlamaktaydım televizyon başında.

Herkes-ama herkes- bilerek-bilmeyerek talan etti ayaklarıyla 'olay yerini. 
Çünkü kimsenin yoktu niyeti ortaya çıkarmak için gerçeği. Çünkü zaten bilen biliyordu gerçek faili-failleri, olabildiğince örttüler üstünü, olabildiğince yanılttılar hedefi, saptırdılar keyfiyeti...

Sevgili Uğur Mumcu gazete henüz gazete iken ilk okuduğum isimdin, ailemden biri gibiydin. O nedenle üst katımızda oturan Savcı Hanım oğulla geceleri uyumadığımızı bilip, telefonla haber vermişti uyandırıp... Eşim nöbetçi olduğu sağlık ocağından koşarak gelmişti geri...
Rahmetli babamın bile gözlerinden akıyordu durduramadığı yaşları.

Seni özlüyoruz.
Bu ölümün üzerinde perdelerin çekildiği sus yılıdır...
Bunlar zamanı aşıran pus yıllarıydı. Yüreğe de sus düşecek sandılar.
Sis dağılmadı ölümünün üzerinden...

Ama darmadağın ettiler ülkemizi önce, sonra aralarında bir üleş kavgası oldu Tarikat-Siyaset-Ticaret kitabında saptadığın her birimin...

Ülkemde tam da şimdi senin varlığın gerek... Çünkü 'unutma' dedin, unutmadık seni.
Hep beraber vurulduk, ama unutmadık... Gün seni özleme günü. Gebze, 24.1.2014.


UĞUR MUMCU İÇİN MIRILDANMALAR

Hiçbir şey olmadı sanmayın Mumcu sonrası...
Unutulmayacak ölümler arttı dahası!

Bu halk geçmişi unutmazdı, ezberindeki kavramların hepsi yerle bir edildi.
İçi boşaltıldı değer duygusunun.
Değer duygusu ile dolacak kavramlarını yok ettiler. 
Dilinden başladılar ve dininden çıktılar ki artık doğru sandığı hiçbir şey doğru gibi gelmiyor ona. 
Bunların en güzelini de Mumcu yazardı ya... Önce onu bombaladılar ki bir daha fikirle bilgi ilişkisini kuramasın istediler anlamaya aç ve açık insanlar.
Unutmadım diye sesleniyorum ona her aklıma düştüğü olay sonrasında, unutmadım seni!
….

"Mumcu olsa, aydınlatırdı gerçeği"... 
Biz de hissediyoruz geleni, olanı, biteni...
Ama Mumcu bulurdu belgesini, çarpardı yüzlerine tufeyli taifesinin...
Utanmayı da unuttular gerçi, ne yararı olacaktı ki? 
Tümünü yazdı yıllar öncesinden yaşayacaklarımızın... Birebir gerçekleşti...
Görüyor, biliyoruz... DUR diyoruz, sesimiz nasıl da duvarlara çarpıyor artık... Nasıl da ördüler çevremize bu yüksek duvarları... Gebze, 24 Ocak 2016.

 

ÜŞÜME SAKIN!

Seni bile unutursak biz, unutursak eğer yıllar geçti de zaman aştı diye... 
Sakın ha bağışlama bizi.
Seni öldürenden sonra da çok bomba patladı bu ülkede, çok insan öldürüldü, onların acısıyla da yandı kalbimiz, ama her keresinde dedik ki; 
Mumcu olsa aydınlatırdı bizi, bulurdu o gerçeği!

Bir gün unutursak seni; her gün karanlıkla vurulduğumuz, bilgisizlikten öldüğümüz, fikir yürütmeyi beceremediğimizden olacak emin ol ki!

Hiç rahat uyumadığın yıllar artıyor biliyorum, pencereler kapalı, köşeler tutulmuş, sokaklar üzgün. 
Üzgün "vurulduk ey halkım, unutma bizi" dediğin zamanı anımsayan dostların, okurların. 
Üzgün gökyüzünde özgür uçan kuşların.

Kuşlar unutmaz biliyorsun değil mi? 
Anımsaması için kazılır genlerine göç yolu.
Anımsarlar yaşamanın yolunu.
Yaşatmanın yolunu. 
Göç göç olsa da katar katar turnalar; 
Konduğu, konakladığı yerlerde mutlaka yaşama umudu, yaşamın can suyu var.
Kuşlar anımsar, bize anımsatırlar.
Ölseler bile anımsanacak olanları arkada bırakırlar. 
Hem bunu bilmek yetiyor.
Boşuna ölmedin sen.

Ankara yine kar altında görüyor musun?
Yine karanlık hava, yine zehir soluyor güvercinler.
Birer birer düşüyorlar, tam üzerine toprağının.
Yün bir yorgan gibi.
Üşüme diye!
Anımsanacaklar ise artık kalbimizdedir. Üşüme sakın! Gebze, 24.1. 2016.


Ülkeyi daha da yaşanmaz hale dönüştüren terör artmış, ekonomik güç, eğitim, tarım, sanayi dünya ekonomileri arasında en son sıralara inmişken… Göçler ve bölgedeki savaş yüzünden insan olarak acıma duygularımız artmış, çaresizlik yükselmişken…
Yaşasan nasıl da yazardın tüm aşamalarını sırayla ve ipliğini pazara dökerdin sorumlularının ta yıllar önce işaret ettiğin tarikat ve siyasetleri anlatan kitabında köklerini yazdığın gibi diyorum bu yıl.
Yazardın ve bilirdik ki doğrudur bunlar.
Olmuşlar, olacaklar birebir aydınlanırdı.
Hissettiklerimizin adını koyardın yine, “işte bu!” derdik kalbimizle…

Senin ve Profesör Muammer Aksoy’un neredeyse tüm yetkililerin gözü önünde öldürülmüş olduğunuz gerçeği bir kez daha çarpıyor yaşasaydınız dediğim andaki düşe…

Ders aldı mı yönetenler bu yaşadıklarınızdan dersen eğer… Sanmıyorum. Sizden sonra da benzer niteliklerde öldürülenler oldu ve aydınlanamadı ölümleri aynı şekilde.
 
Ama seni öldürmek isteyen değil de belki dinleyenler çıkardı diye bir hayalim var hep.
Ülkem için hukuk ülkesi demek özlemim benim. Laik, demokratik bir cumhuriyet yaşamak istediğim.
Umudum azaldı çok, ama yine de bu hayalden vazgeçmek istemiyorum.
Demokrasi tam olsun ve adalet özlendiğince yaşansın diye.

 

Ünsal Çankaya

GERCEKEDEBİYAT.COM

 

Facebook'ta Sol İtiraz