Adaletsiz değil adalet siz olun! / Ünsal Çankaya
Yazıya üçüncü alt başlık olarak OYUN GÜZELDİ demek isterim. GERÇEKLER ACI!
Geçen hafta içinde yılın son etkinliği olarak yakınımızdaki bir üniversitenin öğrencilerine "kültür hizmeti" olarak sunduğu ve bizim de uzun süredir uygun bedel ile yararlanabildiğimiz konser ve tiyatro etkinliklerinden olan bir oyunu izledik. Yıllarını adalete, hukuka harcamış yirmi kişi kadar arkadaş buluşmuştuk izlemek için.
İzlememiş olsak hem kayıp hem ayıp olurdu, izledik, oyun sonu hepimizin ortak yargısı “Oyun güzeldi!” oldu. Elbet oyuncular hem izlemekten mutlu olduğumuz insanlar hem de oyunun hakkını veren gerçek tiyatroculardı.
Ama gerçekler oyun değildi, acıydı, iç burkuyordu, o kadar tanıdık geliyordu binlerce yıldan seçilen olaylar o kadar dün yaşamışız gibi, yarın da yaşayabiliriz gibi geliyordu ki insanın boğazına bir yumru tıkanıp kalıyordu. Oyun sırasında o yumruyu hafifletecek tek teselli kendi adaletimden ödün vermemek için yaptığım mücadelenin varlığı ve bunun verdiği iç rahatlığı idi.
Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın birlikte oynadığı ve tam adı “Adalet, Sizsiniz (Sokrates, Galileo, Sacco, Vanzetti)” olan oyun, 2012 yılı Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Ümit Denizer’in kaleme aldığı “Adalet, Sizsiniz” oyununun sahne tasarımı ve giysileri ise Metin Deniz imzası taşıyor."
Ben güncel dilde Galile için Sakko ve Vanzetti için Türkçe'de söylediğimiz gibi yazmayı uygun buldum her ne kadar yukarıda tırnak içine aldığım tanıtım bülteni başka yazmışsa da.
ADALET ERDEMDİR
Adalet erdemdir! Oyun içinde en çok geçen sözlerden biriydi önceki kısa yargı. Doğruydu da. Yüzyılların birikimiyle perçinlenir adalet üzerine kurulan sözler çünkü.
Siyaset için de aynısını yazar kitaplar ve asla bunun idealine ulaşılmış olmadığını da.
Çünkü siyaset hesap işidir, insanın hep kazanmak istediği ve hiç bir nedenle kayba razı olmadığı.
Bu yüzden de ne kadar hile var ise kullanmak, ne kadar dolap var ise onu sadece kendi kazanacağı şekilde döndürmek mayasıyla yoğururlar siyasetçiler siyaset meydanını.
İnsanın vicdanı siyaset hırsıyla o dolaplardan birine kilitlenir ve üzeri kapatılır iyice ki arada depreşip de hırsından alıkoymasın siyasete atılanı. Böylece siyasete koyulan insan adaleti yok, her şekilde kazanmayı hak sayar, çünkü siyasetin vicdanı yoktur, siyasetçinin de.
Sokrat, Galile, Sakko ile Vanzetti...
Tarihin içinde, binlerce yıllık yargılama geçmişinde dünyaca bilinen kişilerdir dördü de. Yan yana gelişleri ise kocaman harflerle yazmakta sakınca yok “HAKSIZ YARGILAMA” nitelemesinin örnekleri olarak ilk akla gelişleri yüzündendir. Haksız yargılanmak o kadar ağırdır ki güçlü karşısında o zaman kazanamayan mağdurların haksız yargılanmaları yaralar toplumun vicdanını.
Bu yüzden de toplum yargılama gücüne eriştiğinde yeniden yargılar o olayı ve aklar tarihin mağdurlarını.
"İTİBARIN İADESİ" denir amacına bu yargılamaların.
Çünkü zaten toplum vicdanı ilk siyasi mahkumiyetleri asla kabul etmemiş, siyasetin kılıcıyla haksız biçilen bu sonu değil “Aslında suçsuzdu Sokrat, aslında dünya dönüyor ve Galile haklıydı, aslında cani değil Sakko ve Vanzetti sadece savunmalarına inandıramayan iki suçsuz göçmendi” yargısını kendi vicdanında açıkça görmüş ve duymuştu.
Çünkü asıl suçları egemenlerin otoritesine meydan okumaktı bu insanların, bilimle sorgulayarak eğitim otorite kırardı, dünyanın ancak bilimle kavranacağı dinsel otoriteyi güçsüz kılardı, cinayeti ikrar eden bir sanık çıkmış olmasına rağmen iki suçsuzun mahkumiyeti göç politikasına karşı bir delik açtırmamak için siyasetin baskısıyla olabilirdi.
Baskı ile oluşan adalete ise adalet denemezdi. Toplum bu vicdan yarasını uzun süre taşıyamazdı, çünkü o zaman kaderde ve tasada birlik amacı ile bir araya gelişin üzerine bina edilen toplumda adalet taşı hak duygusu taşımadan yükselmesi istenen bina temelinden yıkılırdı. Toplum bunu görmüş ve yıllar sonra yeniden yargılar oluşmasını arzulamıştı ki her üç yargılama tüm dünyada adalet ve adaletsizlik için verilen örnek olaylar arasında sayıldı.
Bu örnekler tüm dünyada adalet isteği için vicdanlara mihenk sayılacak olaylardır, der ki tüm dünyaya adaletli olun. Hem insan adalet dediğinde bir araya gelirken kurulan denge bozulmaz hem toplumun vicdanı yara almaz…
Bundan çıkacak sonuç her zaman ve herkese adalet, üstelik adalet iş işten geçince değil, zamanında gelmeli. Ülkemiz yargı tarihi için de benzer sorguları yapıyoruz, yapacağız da. Çünkü devletin temeli adalettir. “Adalet Mülkün-devletin-temelidir” sözü boşu boşuna adaletle ilgili her binanın girişine yazılmazdı yoksa. Her mahkeme salonunda asla unutulmasın diye kürsünün arkasındaki duvara çakılmazdı. Hem yargılanan hem de yargılayan asla unutmasın demek içindir göz önünde varlığı.
Dünya bu haksız yargılamaları unutmadığı gibi “itibar iadesi” yargılamaları da unutmuyor. Biz de…
Biz de tarihten bu yana yargısız yapılanları unutmuyoruz. Elbette Adaletsiz bir devletin devlet sayılmayacağı ilkesini duvarlardan alıp, vicdanımıza rehber ederek.
Bu nedenle yazı altına bu ay bitmeden anmak istediğim bir gencecik insanın yargılanması hakkındaki kısa şiirimi ekleyeceğim. Çünkü bizim ülkemiz için vicdan yarası sayılan bir sonucu vardır bu yargının; geri dönüşsüzdür, çünkü idam edilmiştir bir insan ve bu yüzden anayasa oylamasında “1980 darbecilerini de yargılayacağız, oy verin, evet deyin!” diyen siyasilere oy veren halkın ciddi beklentisi, haksız yargılayanların yargılanması süreci, yılan hikayesine dönmüşken…
Yargıya sahip olma arzusu hiç bitmeyen tarikat, siyaset dünyasına karşı dik durmamız çok önemli.
Tarih, bağımsız yargıyı yazar çünkü, bağımlı olan yargının olmadığı ülkelerde ise siyasilere kurban ettiği insanların adını.
Ünsal Çankaya
SOLİTİRAZ.COM
YARGI -SIZ
Yazılmıyor yazmayınca erenler!
Yürek anlamıyor öldürmek için;
Büyüten kararı yazan kalemi,
Emirle tutana yargı denmiyor!
Dara çekmek için yaş büyütenler;
Emir kesemiyor demiri niçin?
Tarih bir çocuğu astılar derken,
Adınız yok sizin, Erdal ölmüyor!
15.12.2013. Gebze. Ünsal Çankaya