Amerika'nın 11 Eylül sonrası savaşlarında kaç milyon insan öldürüldü? (3)
Bu raporun ilk iki bölümünde, Amerika'nın Irak'ı işgalinde 2,4 milyon, Amerika öncülüğündeki Afganistan ve Pakistan savaşlarının bir sonucu olarak da 1,2 milyon insanın öldürüldüğü tahmin etmiştim. Üçüncü ve dördüncü yazılardaysa Amerikan ordusu ve CIA müdahaleleri sonucu Libya, Suriye, Somali ve Yemen'de kaç insanın öldürüldüğünü tahmin edeceğim.
2001 yılından bu yana Amerika'nın saldırıp istikrarsızlaştırdığı ülkeler içerisinden kayıtlara geçmemiş ölümleri ortaya çıkarabilen “aktif” bir ölüm çalışması sadece Irak'ta hayata geçirildi. “Aktif” nitelendirmesini şöyle izah edebiliriz: daha önce raporlanmamış, herhangi bir haber raporunda ya da başka bir yayın organında yer almamış ölümleri ortaya çıkarmak için geride kalan aile bireylerinin verdiği bilgilerin “aktif bir biçimde” araştırmaya tabi tutulması…
Bu çalışmalar, Lancet'in 2006 Irak ölüm çalışmalarının yazarları olan; Kolombiya Üniversitesi'nden Les Roberts, John Hopkins'ten Gilbert Burnham ve Bağdat Mustansiriya Üniversitesi'nden Riyadh Lafta gibi halk sağlığı kurumunun sahadaki elemanları tarafından icra edildi. Bunlar Irak'taki çalışmalarını ve neticelerini savunurken, sahadaki araştırma ekibinin hükümetten bağımsız olduğunun altını çizidiler, bu sebeple araştırmaya tabi tuttukları Iraklıların kendileriyle gönüllü olarak ve açık yüreklilikle konuştuklarını, bunun da objektif sonuçlar almalarındaki en önemli unsur olduğunu söylediler.
Savaş mağduru diğer ülkelerdeki kapsamlı ölüm çalışmaları (Angola, Bosna, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Guatemala, Kosova, Ruanda, Sudan ve Uganda gibi) buralarda daha önce yapılan; hastane kayıtları, haber raporları ve insan hakları kuruluşlarının verdiği “pasif” raporlamaya dayalı çalışmalara kıyasla 5 ile 20 kat daha fazla ölümün gerçekleştiğini ortaya koymuştu.
Bu kapsamlı çalışmaların yapılmadığı Afganistan, Pakistan, Libya, Suriye, Somali ve Yemen'de, onların metotlarına benzer bir biçimde diğer savaş bölgelerindeki savaş ölümlerinin gerçek miktarı ile pasif raporlamaya dayalı rakamları oranlayarak, buralardaki gerçek ölüm sayısını elde etmeye çalıştım.
Bunu yaparken elimde sadece şiddete bağlı ölümler vardı. Tahminlerimin hiçbiri hastanelerin ve sağlık sisteminin yok edilişi ve bundan dolayı normal koşullar altında önlenebilecek hastalıkların salgın hale gelmesinden kaynaklı ölümler gibi bu ülkelerde yaygın olarak görülen savaşın dolaylı etkilerinin neden olduğu ölümleri içermiyordu.
Birbirleriyle bağlantılı 2007 Lancet çalışması ve ORB'nin 2007 araştırmasındaki tahmini, IBC'nin 2006'daki pasif raporlamaya dayalı tahmine oranlamasından elde ettiğim 11.5'e 1'lik değeri, yine IBC'nin 2007'ye kadar olan çalışmasındaki rakama uygulayarak Irak'ta 2.4 milyon insanın öldürüldüğü sonucuna varmıştım.
Afganistan için; 875.000 Afganlının öldüğü tahminini ortaya koydum. UNAMA'nın, büyük bir kısmının tamamlanmadığını ve birçok ölümün bilgisinin kendisine ulaşmadığını bildiği halde AIHRC'nin çalışmasını temel alarak raporlama yaptığını açıkladım.
UNAMA raporları, Taliban'ın ve diğer Afgan direniş kuvvetlerinin kontrolü altında olan ülkenin büyük kısmındaki Amerikan gece baskınlarının sebep olduğu ölümlerin bilgisinden de yoksundu ayrıca.
UNAMA'nın sivil ölümü raporlarının en az, BM sponsorlu Tarihsel Araştırmalar Komisyonu'nun daha önce verilen raporların gerçeğinin 20'de 1'ini ifade ettiğini söylediği Guatemala sivil ölümleri çalışmaları kadar yetersiz olduğunu ortaya koydum.
Pakistan'da 325.000 insanın öldürüldüğünü tahmin ettim. Bu tahmin, diğer savaşlardan elde edilen 12,5'a 1 oranının SATP'ın (Güney Asya Terörizm Portalı) yayınladığı sivil ölümleri raporuna uygulanması sonucu elde edilmişti.
Libya Suriye Somali ve Yemen'de ölüm tahmini
Yazımın bu üçüncü ve son bölümünde, Amerika'nın Libya, Suriye, Somali ve Yemen'deki örtülü vekâlet savaşlarının sebep olduğu ölümleri tahmin etmeye çalışacağım.
Üst düzey Amerikan askeri yetkililerinin selam durduğu, Obama yönetiminde kemale eren ve “kılık değiştirmiş, sinsi, medyadan uzak” bir savaş yaklaşımı olarak karşımızda duran bu Birleşik Devletler örtülü vekâlet savaşı doktrini, ABD'nin seksenlerdeki Orta Amerika savaşlarındaki stratejisinin bir ürünüdür.
Birleşik Devletlerin işe alarak eğittiği, komuta ve kontrol ettiği Irak'taki ölüm mangalarıyla savaş yürütme yöntemi “Salvador seçeneği” olarak adlandırılıyordu. ABD bu yöntemi Libya, Somali, Suriye ve Yemen'deki savaş stratejilerini belirlemede daha etkin olarak kullandı.
Savaşlar tüm bu ülkeler için bir felaket haline gelmişti ama “kılık değiştirmiş, sinsi, medyadan uzak” savaş yaklaşımı Amerika'ya, kurbanlarını boğmakta olan bu amansız şiddet hali ve kaostaki kendi rolünün vatandaşları tarafından pek az bilinmesi başarısını getirdi.
14 Nisan 20018'de Suriye'de gerçekleştirdiği ve “kılık değiştirmiş, sinsi, medyadan uzak” savaş yaklaşımına keskin bir tezatlıkla göstere göstere olsa da oldukça sembolik olan bir adet saldırı ve Amerikan öncülüğündeki diğer bombalama kampanyaları sonucunda Rakka, Musul ve birçok Suriye ve Irak şehri 100.000'den fazla bomba ile yerle bir edildi.
Musul, Rakka, Kobani, Sirte, Felluce, Ramadi, Taverga ve Deyr Zor halkları, ormanda kendiliğinden devrilen ağaçlarmışçasına katledilişlerini gösterecek herhangi bir Batılı gazeteci ya da TV ekibi olmaksızın öldürüldü. Harold Pinter'in 2005 Nobel ödülünü kabul konuşmasında Amerika'nın geçmiş savaşlarıyla ilgili olarak sorduğu ve ardından yanıtladığı gibi: “Tüm bunlar vuku buldu mu? Bu olanlar her koşulda Amerikan dış politikasına hamledilebilir mi? Cevap; evet, bunların hepsi oldu ve her durumda Amerikan dış politikasına mal edilebilir. Ama hiçbir zaman bilmeyecektiniz. Hiçbir zaman olmamıştı. Hiçbir şey olmadı. Olsa bile gerçekleşmedi. Hiç ilgisi yoktu.”
Bu savaşların her birindeki kritik Amerikan rolünün detaylandırılmış arka planına vakıf olabilmek için lütfen Ocak 2018'de yayınlanan “Savaşa çok fazla şans vermek” adlı makalemi okuyunuz.
Libya
Libya'nın NATO ve onun müttefiki Arap monarşileri tarafından, 2011 Şubatında başlayıp en az 7.700 bombanın ve özel operasyon güçlerinin marifetiyle istila edilişinin tek yasal dayanağı, kendilerine -şüphe uyandırıcı tanımıyla- Libya'daki sivilleri korumak amacı için “her türlü salahiyeti” veren 1973 Birleşmiş Milletler Güvenlik Kararlarıydı.
Fakat bunun yerine savaş, her ne kadar BM'nin tahminine göre 1000, Libya İnsan Hakları Ligi'ne göre 6000 olsa da, bununla ilgili yapılacak tüm tahminlerden daha fazla ölüme sebep oldu. Böylece savaş yetkilendirildiği sivilleri koruma amacından saptı, ancak yetkisinin dışındaki başka bir amaca hizmet etti: Libya Hükümeti'nin yasal olmayan yollarla düşürülmesi...
1973 Güvenlik Konseyi Kararları, şüpheye yer bırakmayacak bir biçimde “herhangi bir formdaki yabancı bir işgal gücünü Libya topraklarını işgalden” men ediyordu. Ama NATO ve müttefikleri, binlerce Katarlı ve Batılı özel operasyon kuvvetiyle, imtiyazlı isyancıların ülke dışına çıkışını temin ettikten sonra hükümet güçlerine yönelik olan ve Bab el-Aziziye'deki ordu karargâhının hedef alınmasıyla nihayet bulan bir hava taarruzuyla Libya'yı örtülü bir biçimde istila etti.
Katar Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hamid bin Ali el-Atiye Fransız haber ajansı AFP'ye gurur içerisinde şunları söyledi: “Biz onların arasındaydık. Sahadaki Katarlı sayısı her bölge için yüzlerle ifade edilecek kadardı. Eğitim ve komünikasyon işleri Katarlıların elindeydi. Katar… İsyancıların planlarını biz şekillendirdik çünkü onlar sivildi ve yeterli askeri tecrübeye sahip değillerdi. Biz isyancılarla NATO güçleri arasındaki koordinasyonu sağlıyorduk.”
Libya Lideri Muammer Kaddafi'ye son ölümcül darbenin bir Fransız subayı tarafından -“NATO isyancılarınca” işkence edilip taciz edildikten sonra- vurulduğuna dair güvenilir raporlar bulunuyor. İngiltere'de 2016 yılında Dış İlişkiler Komitesi'nin parlamento tarafından kabul gören bildirgesinde şu sonuca varıldı: “Sivilleri korumaya yönelik kısıtlı bir müdahale olan şey daha sonra fırsatçı bir askeri rejim değiştirme politikasına dönüştü”. Bildirgenin sonuç kısmı şu sözlerle ifade edildi: ”Politik istikrarsızlık ve ekonomik çöküş, milis güçler ve kabileler arası çatışmalar, insani krizler ve göçmen krizi, geniş çaplı insan hakları ihlalleri, Kaddafi rejiminin silahlarının sağa sola dağılması ve bunun bir sonucu olarak IŞİD'in Kuzey Afrika'da gelişmesi.”
Libya'daki sivil ölümlerinin pasif raporları
Libya Hükümeti'nin dağıtılmasıyla birlikte gazeteciler -savaşın politik ve yasal gerekçeleri açısından oldukça kritik bir iş olarak- hassas bir konu olan sivil ölümleri ile ilgili tahkikat yapmayı denediler. Ama Ulusal Geçiş Konseyi (NTC) tabir edilen Batı destekli sürgün ve isyancılardan müteşekkil yeni intizamsız hükümet, halktan kayıpların tespitini durdurdu ve hastane yetkililerine raportörlere bilgi vermemelerini emretti.
Zaten Irak ve Afganistan'da olduğu gibi savaş süresince morglar ağzına kadar dolmuştu ve birçok insan en sevdiği kişileri, hastaneye götüremedikleri için evlerinin arka bahçesine ya da bulabildikleri herhangi bir yere gömmüştü.
Bir isyancı lideri Ağustos 2011'de, 50.000 Libyalının öldürüldüğü tahmininde bulundu. Ardından 8 Eylül 2011'de NTC'nin yeni sağlık bakanı Naci Bereket hastane kayıtları, yerel yetkililer ve ülkenin büyük bölümünü kontrol eden NTC'nin isyancı komutanlarının verdiği bilgilere dayanarak 30.000 insanın öldüğü ve 4.000'inin de kayıp olduğu yönünde bir açıklamada bulundu. Araştırmayı tamamlamanın haftalar süreceğini ve bundan dolayı son bilançonun bu rakamların çok daha üstünde olacağını beklediğini söyledi.
Bereket'in bahsettiği rakamlar bazı savaşçı ve sivil ölümlerini içermiyordu. Ama 9.000'i Kaddafi'nin oğlu Hamis'e bağlı Hamis Tugayları'ndan olmak üzere 30.000 kayıtlı ölünün yaklaşık yarısının hükümete sadık kalan birliklerden olduğunu söyledi. Bereket, Cuma namazına gelen cemaatten, ailelerinden olan ölümleri ve kayıpları kendilerine detaylı bir biçimde rapor etmelerini istedi. NTC'nin bu 30.000'lik ölü tahmini muhtemelen temel olarak her iki taraftan gerçekleşen savaşçı ölümlerini içeriyor.
Libya'da savaşın sona erdiği tarih olan 2011'den bu yana yapılmış en kapsamlı savaş ölümleri araştırması, “2011 Libya Silahlı Çatışmaları: Ölüm, Yaralanma ve Nüfusun Yer Değiştirmesi” başlıklı “Epidemiyolojik topluluk kaynaklı çalışmaydı.” 2015'te African Journal of Emergency Medicine dergisinde yayımlanan bu çalışmanın yazarları Tripolili üç profesördü.
Yazarlar ölüm, yaralanma ve göç rakamlarını İmar ve Planlama Bakanlığının kayıtlarından aldı ve ekiplerini -ev halkından kaçının öldüğünü, kaçının yaralandığını, kaçının da göç ettiğini açığa çıkarabilmek adına- her aileden en az bir kişi ile yüz yüze temas kurmaları için sahaya gönderdi. Çalışmalarında savaşçılardan ölenlerle sivillerden ölenleri birbirinden ayırma çabasına girmediler.
Irak'taki Lancet çalışmasında olduğu gibi önceden raporlanmamış ölümleri bulabilmek için “deney grubu araştırması” yöntemiyle istatistiksel tahminler elde etmeye çalışmadılar. Libya Silahlı Çatışmaları çalışması, Şubat 2012'ye kadarki teyit edilmiş kayıtların en kapsamlı olanıydı ve en az 21.490 ölüm tescil etti.
2014'te kabile savaşları şeklinde devam etmekte olan Libya'daki kaos alevlenerek, Wikipedia'nın şimdilerde “İkinci Libya Savaşı” olarak adlandırdığı bir savaşa evirildi. “Libya Ceset Sayımı” adlı bir grup IBC modelindeki gibi Libya'daki şiddete bağlı ölümleri tablolaştırmaya başladı. Ama bunu sadece Aralık 2016 ile Ocak 2014 arasındaki üç yıl için yaptı. 2014'te 2.825, 2015'te 1.523 ve 2016'da 1.513 adet ölüme ulaştı. (LBC'nin web sitesi “2015 ve 2016'daki rakamların aynı olması sadece tesadüftür” dedi.)
İngiltere menşeli ACLED de Libya'daki şiddete bağlı ölümler için bir sayım gerçekleştirdi. ACLED 2014-2016 yılları arasında LBC'nin 5.871 olarak açıkladığı rakamı 4.062 olarak verdi. Kalan periyot olan Mart 2012-Mart 2018 için LBC herhangi bir değişiklik belirtmezken, ACLED 1.874 ölüm daha kaydetti.
Eğer LBC'nin çalışması Mart 2012'den sonraki tüm periyodu da kapsamış olsaydı ve 2014-2016 yılları için belirttiği rakamla aynı dönem için ACLED'in belirttiği rakamın oranında fazla sayım yapsaydı, 8.580 kişinin öldürüldüğünü söyleyecekti.
Libya'da geçekte kaç insanın öldürüldüğünün tahmin edilmesi
Libya Silahlı Çatışmaları Şubat 2011 çalışmasıyla, bizim daha önce LBD ve ACLED'in verilerini birleştirmemizle elde ettiğimiz rakamları topladığımızda pasif raporlamayla elde edilen 30.070 ölüm sayısına ulaşıyoruz.
Libya Ceset Sayımı, Irak Ceset Sayımıyla rekabet etmek için İngilizce yayın yapan haber kanallarına güvenmeyip daha geniş bir kaynak ağına ulaşmaya çalışmak gibi acemi bir çaba içerisindeyken, LAC'ın çalışması da dört yıllığına birleştirilmiş grupların yönettiği istikrarsız bir hükümetin resmi rakamlarını temel alıyordu.
Irak'ta, 2006 Lancet çalışmasındaki rakam ile IBC'nin (Irak Ceset Sayımı) rakamının oranının çok yüksek olmasının sebebi, IBC sadece sivilleri sayarken Lancet'in sivillerle beraber savaşçıları da saymış olmasıydı. IBC'den farklı olarak, bizim Libya'daki pasif kaynaklarımız hep sivilleri hem de savaşçıları sayıyordu. Veri tabanlarında her bir vaka için yaptıkları kendi anlık açıklamalarına baktığımızda LBC'nin verdiği yekûn, savaşçı ve sivil ölüm sayısının gerçeğinin kabaca yarısı kadar gibi görünüyor.
Askeri kayıpların sayımı sivil kayıplarınınkine kıyasla genelde çok daha doğru yapılır ve askeri kuvvetler, düşman kayıpların tespitinde de en az kendi kayıplarında olduğu kadar ciddilerdir. Sivil kayıplarının tespitinde bu durumun tersi söz konusudur. Askeri kuvvetler -savaş suçu işlediklerine dair delil teşkil edeceğinden- sivil ölümlerini örtbas etmeye oldukça gayretlidirler.
Bundan dolayı Afganistan ve Pakistan'daki savaşçı ve sivil ölümlerinin tahminini yaparken her biri için ayrı yaklaşımlar sergiledim: Siviller için yaptığım tahmine pasif raporlamayla kapsamlı çalışmaların ürünü olan rakamın oranını uygularken, savaşçı ölümleriyle ilgili tahminimi pasif raporlamaya dayalı halleriyle, olduğu gibi bıraktım.
Ancak Libya'da savaşan kuvvetler ulusal ordu mensubu olmayan kişilerdi ve emir komuta zinciri altındaki organize bir yapıya ait değillerdi bu da iki ana kaynağım olan LAC ve LBC'nin raporlarının birçok sivil ve savaşçı ölümünü kaydedememiş olmasının en temel sebebiydi. Zaten, Ulusal Geçiş Konseyi'nin Ağustos ve Eylül 2011 tarihli 30.000 kişilik ölüm tahmini bile LAC'ın çalışmasından oldukça yüksekti.
Lancet'in 2006 Irak ölümleri çalışması yayınlandığında, buradaki rakamın IBC'nin önceden saydığı rakamdan 14 kat daha fazla olduğu ortaya çıktı. Daha sonra IBC bu çalışmasını bitirdiği periyottan sonra bir çok ölümün gerçekleştiğini keşfetti ve oranı 11.5'e 1'e düşürecek olan yeni rakamını açıkladı.
LAC ve LBD'nin birleştirilmiş toplam rakamın gerçek ölüm sayısına oranı, IBC'nin Irak'ta ulaştığı orandan çok daha büyüktü çünkü temel olarak Libya Ceset sayımı sadece sivil ölümlerini sayarken, LAC ve LBC sivillerle beraber savaşçıları da sayıyordu ve LBC ölüm raporlarına Arapça haber kaynaklarından aldıklarını da dahil ediyordu. IBC ise “en az iki bağımsız kaynaktan” aldığını belirtmekle beraber sadece İngilizce yayın yapan haber kaynaklarını kullanıyordu.
Diğer çatışma bölgelerinde pasif raporlama, kapsamlı “aktif” epidemiyolojik çalışmaların elde ettiği rakamın beşte birine dahi ulaşma başarısını gösteremedi. Tüm bu faktörleri hesaba katmak suretiyle denilebilir ki Libya'da öldürülen insanların gerçek sayısı Libya Silahlı Çatışmalar 2011, Libya Ceset Sayımı ve ACLED'in ifade ettiği rakamlardan 5 ile 12 kat daha fazla gibi görünüyor.
Buna göre, Amerika ve müttefiklerinin Şubat 2001'de Libya'da tasmalarından boşanmasından bugüne kadar devam eden süreçte 250.000 Libyalı hayatını kaybetmiştir tahmininde bulunuyorum. Alt ve üst limitleri belirlemek için 5'e 1 ve 12'ye 1 oranlarını kullandığımızda öldürülen insan sayısı minimum 150.000 maksimum da 360.000 olarak belirlenmiş olur.
Nicolas J.S. Davies, Consortiumnews / Global Research'dan www.medyasafak.net için çeviren Kemal Küçük'ün yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz...
SOLİTİRAZ.COM