Asıl neden bu mu: Kuzey Buz Denizinin çözülmesi ticaret yollarını yeniden şekillendiriyor
Konteyner gemileri için uygun olmayan Kuzey Buz Denizi rotası, küresel ısınmanın etkisiyle buzlar erimeye başlayınca kullanılabilir hale geldi. 2054-2058 yıllarına kadar Kuzey Buz Denizinin tamamen eriyeceği düşünülüyor. Deniz ticaretinin tüm yönünü değiştirebilecek Kuzey Buz Denizi yolu ülkeler arasındaki rekabeti yeni boyuta taşıyacak.
Ticaret savaşlarının tüm dünyayı yeni ilişkiler ve işbirliklerine yönlendirdiği günümüzde Çin’in Yeni İpek Yolu projesi ABD’nin tek kutuplu dünya düzeni stratejisini tehlikeye atıyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2013 yılında gündeme getirdiği İpek Yolu Stratejisi aslında Çin açısından yeni bir deneme değil. Çin, 1978’de Deng Xiaoping döneminde Çin ekonomisinin dünya ekonomisine nasıl entegre olacağına dair politikalar yürütmüştü. Xi Jinping ile başlayan ekonomik atılım aslında ticari politika yanında siyasi ve askeri strateji de içeriyor. Bu politikada deniz ticaretinin önemi ayrıca ele alınarak Kuzey Buz Denizi hattının elverişli hale getirilmesi için projeler yürütülüyor.
Çin’e Rusya destek oluyor
Çin, Rusya’nın tarihi kuzey denizi politikasından da faydalanarak ABD’nin engelleyemeyeceğini düşündüğü yeni bir strateji uygulamaya koyuyor. İpek Yolu Projesinin bir devamı niteliğinde olan Kuzey Buz Denizi ticaret yolu aslında Rusya’nın 1553 yılından itibaren Beyaz Deniz olarak adlandırılan bu bölgeden İngiltere ile kurduğu dolaysız ilişkileri örnek alıyor. Türkiye’de Kuzey Buz Denizi olarak isimlendirilen bu bölge dünya literatüründe Kuzey Okyanusu veya Arktik Okyanusu olarak adlandırılıyor.
Rusya, 16. yüzyılda Kuzey Buz Deniz Yolu üzerinden Avrupa ile ticari ilişki kurmuşsa da bu yolun kısıtlı kullanımı Rusya’yı Baltık bölgesinde etkili olmaya zorlamıştı. Rusya’nın Baltık Denizi üzerindeki politikası Avrupa ülkeleriyle savaşa neden olmuş hatta Doğu Alman prenslikleri bu dönemden itibaren Rusya’yı rakip olarak görmeye başlamışlardı. Avrupa devletleri Rusya’nın Baltık Denizi hamlesine karşılık Osmanlı Devletini destekleyerek Osmanlı-Rusya savaşı çıkmasını sağlamışlar ve Rusya Çarlığını Doğu Avrupa’dan uzak tutmayı başarmışlardı.
Rusya ve Çin’in projesi olarak nitelenen bu deniz yolu aktif hale gelirse Avrupa ve Asya arasındaki mesafe 6500 km kısalacağı için ticari anlamda kuzey rotasının tercih edilme ihtimali yüksek. Çin ve Rusya bu ticaret yolunu aktif hale getirmeye çalışırken Kuzey Buz Denizi sınırındaki ülkelere de refah ve ekonomik kazanç vaat ediyor.
Günümüzde küresel ticaretin hacim olarak %80’inin gemilerle ve deniz yoluyla taşındığını düşündüğümüzde Çin ve Rusya’nın Arktik’te deniz taşımacılığı üzerinden elde etmeye çalıştığı avantajı daha iyi anlayabiliriz. Güney Çin Denizinin Arktik’in bağlanması dünya ticaretinde deprem oluşturabilecek sonuçlar çıkarabilir. ABD bu nedenle 2018 yılında Güney Çin Denizine donanma göndererek bölgede kriz oluşturabilecek hamleler yapıyor. Hatta Çin ile Japonya, Hindistan vb. ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları da gündeme taşıyor.
ABD’nin de teşvikiyle Japonya, bu ticaret yoluna ilgi göstererek Kuzey Buz Denizi’ne kıyısı olan 8 ülkenin oluşturduğu Arktik Konseyi üzerinde nüfuz kazanma yarışına girdi. Deniz ticaretinin tüm yönünü değiştirebilecek Kuzey Buz Denizi yolu ülkeler arasındaki rekabeti yeni boyuta taşıyarak Ortadoğu, Akdeniz, Balkanlar, Avrupa, Doğu Avrupa, Baltık bölgesi gibi alanlara da rekabetin sıçramasına neden oluyor.
Rusya’nın hedefi doğalgazı Avrupa’ya taşımak
Kuzey Buz Deniz yolu sadece ticari açıdan değil enerji taşımacılığı ve güvenliği açısından da önemli. Rusya, Kuzey Deniz hattını Avrupa’ya doğalgaz ihracı için önemli görüyor. Çin ise bu hattı ticaret için kullanmayı düşünüyor. 16. yüzyılda sadece 3 ay kullanılabilen bu ticaret hattı 2018 yılı itibariyle gelişen teknolojinin de etkisiyle 8 ay kullanılabilecek seviyeye ulaştı. Rusya, 2013 yılından itibaren bu hattan 1.26 milyon ton sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) nakliyesi gerçekleştiriyor. Rusya’nın hedefi 2021 yılında bu hattan petrol ile birlikte 25 milyon ton LNG-petrol ihracatı yapabilmek.
Panama ve Süveyş Kanalı etkisiz kalabilir
21. yüzyılda Kuzey Buz Denizi ticaret hattı, hem Panama Kanalını hem de Süveyş Kanalını tehdit eder duruma geldi. Çin’in yaptığı araştırmaya göre iklim politikaları ve küresel ısınma seviyeleri böyle sürerse 2054-2058 arasında Kuzey Buz Denizi tamamen erimiş ve %100 kullanıma hazır hale gelmiş olacak.
ABD, 2016 yılında Alaska’dan New York’a Kuzey Buz Denizinden geçerek giden 1070 kişilik bir yolcu gemisiyle bu hattın kullanışlı olduğunu test etti. Böylece Kuzey Buz Denizi kullanılarak Pasifik Okyanusundan, Atlantik Okyanusuna ulaşılmış oldu.
ABD’ye göre Arktik’teki yeni durum küresel deniz ticaret sistemini değiştirecek yenilikler getirebilir. Arktik’in deniz ticareti açısından kullanıma bakacak olursak 3 rotanın ön plana çıktığını görüyoruz. Bu rotalardan ilki Rus kıyılarını takip ederek Atlantik ile Pasifik okyanuslarını birleştiren kuzey deniz rotası. İkincisi Kanada Arşipel Geçidi ile kullanılabilen kuzeybatı rotası. Üçüncü rota ise Murmansk/Rusya ile Kanada ve ABD’nin Atlantik kıyılarını birleştiren Arktik Köprüsü rotası.
Rusya’nın tek başına etkin olduğu bu rotalarda Atlantik ve Pasifik arasındaki Panama Kanalı ile Atlantik ile Hint Okyanusu arasındaki Süveyş kanalı ticaret yolu büyük oranda kısalıyor. Çin, Rusya’nın aktif olduğu bu hattı kullanarak Avrupa’ya ticareti hem hızlı hem de daha ucuza yapmayı hedefliyor. Çin’in araştırmasına göre Şhangay-Roterdam arasındaki deniz ticareti konteyner gemisi başına 1 milyon dolar daha ucuzlayacak. Avrupa’da Roterdam’dan çıkan bir gemi 2000 deniz mili daha az yol kat ederek Los Angeles’a ulaşabilecek.
Hidrokarbon, doğalgaz ve petrol savaş sebebi
ABD ve Rusya’nın son 10 yıldır Arktik’te rekabet içerisine girme sebepleri arasında ABD’nin bu hattın kontrolünü Rusya-Çin kontrolüne geçmesini önlemek istemesinin yanı sıra bölgedeki hidrokarbon rezervlerine sahip olma arzusu da var. Rusya bu hatta % 67 oranında kıyıya sahip olan ülke olarak bölgedeki enerji kaynaklarına sahip olmayı da devlet politikası olarak görüyor. Rusya’nın erişilebilir doğalgaz ve petrol rezervlerinin %70’i Arktik havzasında. Rusya, 2008 yılından itibaren Skotman bölgesinde doğalgaz temin ediyor. 2 milyar m³ doğalgaz rezervine sahip olduğu iddia edilen bölge şu anda Rusya’nın enerji ihracına %19 seviyesinde katkı yapıyor. Rusya, 2019 yılı itibariyle doğalgaz çıkarımında nükleer enerji istasyonlarını devreye sokarak doğalgaz üretimini artırmayı hedefliyor.
Rusya, 2012 yılında Çin’in milli enerji firması CNPC ile anlaşma imzalayarak Arktik Okyanusunda ortak petrol/doğal gaz çıkarma konusunda işbirliğine gitti. Çin, Rusya’nın Yamal LNG projesine 12 milyar dolar kredi sağladı ve İpek Yolu Fonu kapsamında Rusya’nın Yamal projesinde %9,9 oranında ortak oldu. Çin’in bu ortaklığı Rusya’nın Çin’in Arktik Konseyine üye olmasını desteklemesini de sağladı. Çin, 1996 yılında kurulmuş ve 8 devlet (Kanada, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç, Rusya, İsveç, ABD) ile 6 bölgesel yerli halk grubundan oluşan Arktik Konseyine, Mayıs 2013’te gözlemci üye olma hakkını kazandı. Çin’in bu hamlesinde Rusya’nın desteği etkili olmuştu.
Çin, Rusya ile bölgede enerji konusunda işbirliği yaparak bir taraftan ekonomik kazanım elde ederken bir taraftan da bu sayede Arktik’te Rusya üzerinden hâkimiyet mücadelesi de vermeye başladı. Çin, Yeni İpek Yolu Projesi kapsamında Kuzey Buz Denizi hattı ile Bering Boğazı ve Arktik yolu ile Malakka Boğazını bypass edecek. Çin’in hesaplamalarına göre günümüz ticari kapasitesiyle Kuzey Buz Denizi hattı Çin’e yıllık 200 milyar dolar ulaşım tasarruf yaptıracak.
Kuzey Buz Denizine karşı Doğu Akdeniz doğalgazı
Çin ve Rusya’nın Arktik’te ticari, enerji ve stratejik işbirliği ABD’nin 2008 yılındaki ulusal güvenlik dokümanına da girdi. Böylece ABD, soğuk savaşı Arktik’e taşımaya karar verdi. 2014 yılında ortaya çıkan Ukrayna krizi sonrası ABD’nin NATO üzerinden Baltık ülkelerine askeri yığınak yapması tesadüf değil. Tıpkı Germen İmparatorluğunun 16. yüzyılda Rusya’yı Arktik ve Baltık bölgesinden uzak tutmak için tüm Avrupa ülkelerini birleştirerek güç birliği yapması ve sonrasında Osmanlı devletini Rusya ile savaştırması gibi günümüzde de Ukrayna ve Baltık ülkeleri üzerinden bu hattın kapatılması için strateji uygulanıyor.
ABD, Rusya’nın Avrupa üzerindeki enerji hâkimiyetini kırarak enerji taşımacılığının Kuzey Denizi üzerinden geçmesini önlemek için Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İtalya ile birlikte Doğu Akdeniz’deki doğalgaz yataklarını değerlendirmeye aldı.
ABD ve Rusya’nın Suriye’de sırf Suriye için bulunduğunu düşünmek asıl fotoğrafı görmemize engel olur. ABD, Doğu Akdeniz’i Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılayacak bir duruma getirerek Avrupa’nın Rusya’ya ve dolayısıyla Çin’e bağımlılığını en asgariye indirgemeye çalışıyor. Çin’in İpek Yolu Projesine karşı ABD’nin Doğu Akdeniz Yolu Projesi var. Rusya, Suriye’de rol alarak ABD’nin bu hattı aktif şekilde kullanarak yeni bir enerji koridoru oluşturmasına engel olmak istiyor. Mısır/İsrail anlaşmasıyla Güney Kıbrıs hattı üzerinden Girit Adasına, oradan da İtalya’ya ulaştırılacak doğalgaz, Avrupa’nın ihtiyacı karşılayacak. ABD, Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını azaltırken İsrail’e bağımlılığını da pekiştirmek niyetinde. 10 Ekim 2018 tarihinde Girit Adasında gerçekleşecek İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır liderleri zirvesinde nihai anlaşmanın yapılması hedefleniyor.
Rusya’nın Türkiye’ye ihtiyacı var
Rusya’nın Doğu Akdeniz’de etkinliğini artırmak ve ABD’nin Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattını engellemek için Türkiye’ye ihtiyacı artıyor. Çin’in de son dönemde gemilerini Doğu Akdeniz’e gönderdiğini düşündüğümüzde bölgede Rusya, Çin, Türkiye işbirliği Doğu Akdeniz doğalgaz rezervlerinin Batı’ya taşınmasında yeni anlaşmazlıklara vesile olabilir.
ABD’nin Doğu Akdeniz’de yeni bir blok oluşturarak Arktik’i enerji kullanımı bakımından ekonomik olmayan bir bölge haline getirme çabası ne kadar başarılı olacak bunu zaman gösterecek. ABD’nin Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri üzerinden Rusya’yı ablukaya alması aslında dolaylı yoldan Çin’in de çıkış yollarının kapatılması anlamına geliyor. Çin’in Avrupa’ya ulaşması için Suriye, İran ve Doğu Avrupa yolunu kapatan ABD, bu politika ile askeri, siyasi ve ekonomik kazanımlarını korumaya çalışıyor. ABD’nin Ukrayna ve Suriye krizlerinde oynadığı rol enerji ve ticaret üzerinden bakılmadığında net olarak anlaşılamaz.
ANALİZ: SALİH YILMAZ KAYNAK: gercekhayat.com.tr
SOLİTİRAZ.COM