İdlib’de aktörlerin durumu ve olası dört senaryo
Suriye’de devam eden İdlib yarışında iki seçenek var: Çözüm ya da şiddet. Şam rejimi, Doğu Guta, Humus ve Güney Suriye’yi ele geçirmesinin ardından İdlib’de oluşan nüfus yoğunluğundan yararlanmak istiyor. Kentin etrafında 12 askeri nokta kurarak bu askeri noktaları güçlü duvarlarla çeviren Ankara ise çözüm önerisi sunuyor. Öte yandan Kürtler de Şam rejiminin İdlib’e yönelik saldırısına eş zamanlı olarak Afrin’e saldırmayı planlıyor.
Rusya, daha önce de olduğu gibi Suriye’deki aktörler arasında denge rolünü oynuyor. İdlib’deki "Gerginliği Azaltma Anlaşması"nı Eylül ayına kadar uzatan Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrenyev, İdlib’e yönelik kapsamlı bir askeri operasyon planı olmadığını açıkladı. Ancak, Rusya Savunma Bakanlığı, İdlib’deki terör örgütlerinin "meşru hükümet" güçlerine saldırmaya başladığına dikkat çekerek, bölgenin terör örgütlerinden temizlenmesi gerektiğine işaret ediyor.
Suriye’nin kuzeybatısında, Halep, Hama ve Lazkiye’nin çevrelediği İdlib’de, yarısından fazlasını ülkenin çeşitli bölgelerinden gelen mültecilerin oluşturduğu 3 milyonu aşkın sivil yaşarken, 70 bini aşkın İslamcı savaşçı bölgeyi kontrol ediyor.
İdlib, kendilerini “Sonuna kadar savaş” seçeneğine bağlayan ve Esed rejimi ile anlaşmayı reddeden binlerce savaşçıyı barındırıyor. Bununla birlikte, İdlib’deki yoğun sivil nüfus bölgeye yönelik askeri operasyonu zora sokarken, bu gruplar Türkiye’ye karşı baskı kartı olarak masada duruyor. Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Suriye Koordinatörü Panos Moumtzis, Haziran ayında yaptığı bir açıklamada, “Mültecilerin gidebileceği başka bir İdlib yok. Son durum bu. Bu insanların gidebilecekleri başka bir yer yok” demişti.
TÜRKİYE’NİN İDLİB TASAVVURU
İdlib’de bulunan gözlemcilerin aktardığına göre Türkiye, kentte bulunan muhalif gruplara "Suriye Ulusal Kurtuluş Ordusu" (SUKO) çatısı altında birleşmeleri için baskı yaptı. Gözlemciler, SUKO’nun militan sayısının 70 bini aştığını bildirirken, muhalif askeri kaynaklar, bu sayının 40-50 bin civarında olduğunu dile getiriyor. Yeni oluşumda, Cephe Tahrir Suriye, Sukuru’ş Şam, Ceyşu’l Ahrar ve Şam’ın Zebadani, Doğu Guta ve kırsal bölgesinden gelen savaşçıların oluşturduğu Şam Topluluğu örgütleri yer alıyor. Dikkat çekici olan ise SUKO’nun Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), İslamcı gruplar ve başka bölgelerden gelen silahlı militanları bir araya toplaması. Yeni yapılanmanın başına eski Feylaku’ş Şam lideri Fadlullah el-Hacci getirildi. Yardımcıları Ahmed Serhan ve Velid Muşeyil olurken, İnad Derviş ise Genelkurmay Başkanlığı’na atandı.
Türk yetkililer, İdlib’deki savaşçılara henüz Ankara’nın kafasındaki planı bildirmedi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Türkiye’nin planı, yeni Suriye Ulusal Ordusu’nun temeli olacak SUKO’yu silahlandırmak ve böylelikle Suriye’de üçüncü büyük askeri gücün oluşmasını sağlamak: SUKO ile birlikte, Suriye’nin kuzeydoğusunu kontrol eden yaklaşık 75 bin Kürt ve Arap savaşçının oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Rusya’nın desteklediği Esed rejimi ordusu ile bu orduya destek veren İran tarafından Suriye’ye getirilen milis gruplar.
Türkiye’nin düşünceleri arasında, eski Nusret Cephesi’nin oluşturduğu bir askeri koalisyon olan Heyet-i Tahriru’ş Şam’a (HTŞ), kendisini feshederek, Suriyeli savaşçılarının SUKO’ya katılmasının önünü açması için süre vermek ve yabancı savaşçıların Suriye’den çıkması için gerekli garantileri sağlamak da var. Yabancı savaşçıların uzaklaştırılması planı sadece HTŞ’yi değil, Mart ayında kurulan Hurras ed-Din örgütü ile Çin’in düşmanı olan Uygur savaşçıların oluşturduğu Türkistan İslam Ordusu’nu da kapsıyor. Suriye’deki Uygur savaşçıların sayısının ise 6 ila 12 bin arasında değiştiği tahmin ediliyor.
Bir taraftan bu çalışmalar devam ederken, diğer taraftan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), İdlib’in etrafındaki askeri gözlem noktalarını güçlendirmeye devam ediyor. Ankara’daki siyasi yetkililer ise Rusya’nın 7 Eylül’de düzenlenecek Rusya-Almanya-Fransa-Türkiye zirvesine eş zamanlı gerçekleştirilecek son Soçi kongresine hazırlanıyor.
REJİMİN İDLİB’E YÖNELTTİĞİ SİLAH
Esed rejimi, muhalif grupların İdlib’i ele geçirdiği 2015 yılından beri buraya geri dönmeye çalışıyor. Bu kapsamda savaşı uzun bir sürece yayan rejim, Şam’ın Doğu Guta bölgesi, Humus’un kuzey kırsalı ve Suriye’nin güney ve güneydoğusundaki Dera ve Kuneytira’yı ele geçirdi. Geriye rejimin kontrolü dışında sadece Fırat’ın doğu bölgeleri, Ürdün-Irak-Suriye sınır üçgenindeki ABD’nin kurduğu Tenef askeri üssü ve çevresi, Türkiye’nin himayesindeki Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekatı bölgeleri ile İdlib kaldı.
Kazakistan’ın başkenti Astana’da, Rusya, Türkiye ve İran gözetiminde düzenlenen müzakerelerde imzalanan Gerginliği Azaltma Anlaşması kapsamında belirlenen 3 çatışmasızlık bölgesi, Esed rejiminin kontrolüne geçerken, geriye sadece İdlib kaldı.
Suriye rejiminin lideri Beşşar Esed, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, “Şimdiki hedefimiz İdlib. Ancak İdlib tek hedefimiz değil” dedi. Esed’in hedefe koyduğu İdlib, Suriye’deki ana otoban olan Halep, Humus ve Şam’dan geçerek Ürdün sınırına ulaşan yolun üzerinde bulunması nedeniyle rejim açısından hayati önem taşıyor.
Rejime bağlı güçler, geçtiğimiz yıl Hama’nın kuzey kırsalına operasyon başlatmış ancak Türkiye’nin bölgedeki varlığı rejimi durdurmuştu. Türkiye ise Ürdün ve ABD’nin güneyde yaptığının aksine Suriye muhalefetini yalnız bırakmamakta kararlı. Ancak, medya propagandasının merkezinde İdlib bulunuyor. Bu noktada dikkat çeken gelişme Çin’in de İdlib operasyonuna katılabileceğine dair iddialar oldu. Şam rejimine yakın el-Vatan gazetesinin haberine göre, Çin’in Şam Büyükelçisi, İdlib’deki Uygur savaşçıların varlığı nedeniyle ülkesinin rejim güçlerine İdlib’i geri alması için yardım edeceğini söyledi.
RUSYA’NIN ÇELİŞKİLİ MESAJLARI
Şarku’l Avsat’a bilgi veren kaynaklara göre, Beşşar Esed’in İdlib açıklaması ve Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşşar el-Caferi’nin Türkiye’yi ‘İşgal gücü’ olarak nitelediği açıklama, Şam ve Moskova arasında gerilime sebep oldu.
Rejim tarafının aksine Soçi’de bir basın açıklaması düzenleyen Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrenteev, İdlib’e yönelik kapsamlı bir askeri operasyonun henüz gündemde olmadığını söyledi.
Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşü için çalışmalar yürüten Moskova, İdlib’e yönelik askeri operasyonun neden olacağı yeni bir göç dalgasını istemiyor. Diğer yandan 3 milyonu aşkın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye de İdlib’den gelecek yeni bir göç dalgasını engellemek istiyor. Rusya, Türkiye’nin İdlib’deki HTŞ sorununu çözeceğinden yana iyimser. HTŞ’nin, İdlib’e operasyon düzenlemek isteyen Şam rejiminin bahanesi olmasını istemeyen Rusya, aynı zamanda HTŞ tarafından düzenlenen saldırıları da durdurmayı hedefliyor.
Rusya Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin yayınladığı açıklamada, İdlib’deki radikal grupların Hama, Halep ve Lazkiye’de konuşlu rejim unsurlarına yönelik düzenlediği saldırılardan kaygı duyduğunu bildirdi.
Bakanlık, son 10 gün içinde İdlib’deki grupların rejim güçlerine 84 saldırı gerçekleştirdiğini, bununla birlikte birçok kez Rusya’nın kontrolündeki Hmeymim askeri üssüne drone saldırısı girişiminde bulunduğunu aktardı ve bu saldırıların bir an önce durmasını talep etti.
İHTİMALLER
Bu tablo karşısında bazı ihtimaller beliriyor:
Birincisi: Şam, Moskova’yı daha önce Suriye’nin değişik bölgelerinde yaptığı gibi İdlib’de de askeri operasyon seçeneğine yaklaştırmak istiyor. Rejim bu amaçla muhalif grupların Hmeymim’e yönelik saldırı girişimini Türkiye’nin başarısızlığı olarak kullanabilir.
İkincisi: Şam rejimi, Rusya’nın hava desteği olmadan İdlib’e saldırabilir. Bu durumda, PYD ve İran’a bağlı militanlar da operasyona katılırken, eş zamanlı olarak Afrin’e yönelik bir saldırı başlayabilir.
Üçüncüsü: Esed rejimi, Hama-Halep, Lazkiye-Cisr el-Şuğur ve Gab Ovası bölgelerinde stratejik ilerlemeler kaydederek, İdlib’i azar azar ele geçirme yoluna gidebilir.
Dördüncüsü: ABD, Rusya, Türkiye ve İran anlaşmaya ulaşarak, kendi çözümlerini Suriye’deki aktörlere dayatabilir.
(KAYNAK: Turkish.aawsat.com)
SOLİTİRAZ.COM