İş Bankası’nı bırak kaçan sermayeyi getir! / Alİ Rıza Özkan
Aslında, İş Bankası tercih etmekten kaçındığım bir bankadır. Herkes mevduat sahiplerine % 20-25 arası faiz önerirken, onlar % 13,5 önerebiliyor! Havale ücretleri ise 34 TL’den başlıyor. Personelin müşteriyi ezen, güleryüz yoksunu, devlet memuru tabiatlı davranışı ise cabası!
Ama konumuz bu değil!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni başlattığı bir tartışmadan söz ediyorum. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de desteklediği fikir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün İş Bankası’ndaki % 28,09 oranındaki hisselerinin Hazine’ye devredilmesi.
Hatta, Star gazetesinde yer alan bir habere göre, “AK Parti'nin hukukçu kurmayları, Miras Hukuku, Siyasi Partiler Yasası’nın ‘partilerin ticaret yapamayacaklarına’ yönelik maddeleri ve Atatürk’ün hisselerinin devrinin sağlanabilmesi için çıkartılmış olan 12 Haziran 1933’te çıkartılan 2307 sayılı Özel Kanun’un yürürlükten kaldırılması gibi seçenekleri değerlendiriyor”!
CHP’nin ticaret yapmadığını hepimiz biliyoruz, 1933’te, yani Atatürk’ün sağlığında çıkarılan özel yasanın yürürlükten kaldırılması ise, yapılmak istenen işlemin meşruiyetini daha başından sorgulatacak ve en kısa zamanda geri dönülmesi gerçekleşerek Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük mali ve siyasi bedeller ödetecektir.
Öneriyi destekleyen kimilerinin CHP’nin misyonuna uygun bir siyasi pozisyon almadığı iddiaları da bu hisselerin Hazine’ye devredilmesi için geçerli sebep olamaz ve olmayacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyeti tartışmaya kapı açmayacak denli açıktır: “Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum.”
Peki, o halde, bu tartışmanın asıl nedeni üzerine kafa yoralım mı?
NEDEN İŞ BANKASI HEDEFTE?
İş Bankası’nın aktif toplamı 2017 yılında %17,3 artarak 438,4 milyar TL’ye ulaşırken, nakdi kredilerin toplam aktifler içindeki payı 268 milyar TL ile %61,1 seviyesine yükseldi. 2017 yılında 6,2 milyar TL net kâr elde eden İş Bankası, 48,8 milyar TL seviyesine ulaşan özkaynak büyüklüğü ve yüksek düzeydeki sermaye yeterlilik oranı ile ülke içinde finansal krizlere direnen ve kasasında sıcak para tutan tek milli kuruluş.
Yani, içi boşaltılmış bankalar, yabancı sermayenin eline geçmiş finansal sistem içerisinde İş Bankası’nın çok özel bir yeri olduğu açık.
Peki, Cumhurbaşkanı bankanın bu avantajını, ülkenin daha da zor dönemlere gittiği şu sırada bir cankurtaran simidi olarak görmüş olabilir mi?
Yani, sorun CHP mirası değil, İş Bankası’nın kendisi olabilir mi, diye soruyorum. Ne dersiniz?
Velev ki, tahminimiz doğru, o halde, soruyu genişletelim: İş Bankası kaynaklarını krizde kullanmak ekonomiyi kurtarabilir mi?
EKONOMİNİN SORUNU SICAK PARA SORUNU DEĞİLDİR
Bu soruyu cevaplamak için, önce sorunun kendisini tespit etmek gerekir. Bütün ekonomik meselelerin ufkunu açacak soru şudur: Sorun gerçekten sıcak para sorunu mudur?
Eğer, İş Bankası’na el koyarak bir sorun çözmek istiyorsanız, o halde, Türkiye ekonomisinin sorununu sıcak para sorunu olarak değerlendiriyorsunuz, demektir.
Halbuki, Türkiye ekonomisinin sorunu sıcak para sorunu değildir ve hiçbir zaman da olmadı!
Türkiye’nin sorunu milli ve bağımsız ekonomi yaratma sorunudur. Darphane’ye gece gündüz para bastırsanız, Deli Dumrul misali, önünüze gelenin mallarına, birikimine el koysanız da, Türkiye’nin sorunları çözmede 1 cm dahi yaklaşamazsınız!
Ama, milli ve bağımsız bir ekonomi kurmak yolunda atacağınız her adım, Türkiye’nin sorunlarının çözümüne bir tuğla olacaktır.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan eğer gerçekten ekonomide sorun çözmek istiyorsa, önce milli ve bağımsız bir ekonomi için yol haritası ortaya koyulmasını sağlamalıdır.
Elbette, milli ve bağımsız bir ekonominin temel taşı milli ve bağımsız sermayedir. Zaten, İş Bankası’nın kurulması da, bu düşüncenin ürünüdür. Türkiye’nin milli ve bağımsız sermaye sorunu var mıdır? Evet, vardır!
PUTİN’İN RUSYA UYGULAMALARI
Ekonomiye sermaye aktarımı sağlayacak olan Türkiye bankalarının yaklaşık % 48 oranında yabancıların eline geçmiş durumdadır. Yabancıların eline geçmiş sermaye sağlayıcı ile nasıl bir milli ve bağımsız ekonomi kuracaksınız.
Yani, milli ve bağımsız bir ekonomi yaratmanın birinci şartı milli ve bağımsız bir sermaye yaratmaktan geçiyor. Önerim, bankacılık sektörünün millileşmesi için acil yol haritası oluşturmaktır.
İkinci önerim ise, kaçan sermayenin ülkeye geri getirilmesidir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)’ın yaptığı bir araştırmaya göre, sadece 2018 içerisinde yaklaşık 3 milyar dolar yerli sermayenin ülkeyi terk ettiğini öne sürülüyor. Buradan, ekonomi kurmaylarının sermaye kaçışını önleyecek yasal düzenlemeleri acil olarak hayata geçirmeleri gerektiği ortaya çıkıyor.
Yani, bankaları millileştir, sermaye kaçışını önle, İş Bankası gibi ülkenin en has milli kuruluşlarına dokunma, diyebiliriz.
Peki, bu nasıl olacak, sermaye kaçışını nasıl önleyeceğiz, diyenlere, Putin örneği verilebilir. Rusya’yı teslim almaya çalışan Batı’nın en büyük kozlarından birisi de sermaye kaçışı idi. Putin aldığı tedbirlerle, kaçan sermayenin önemli bir kısmını yeniden Rusya’ya gelmesini sağladı.
Türkiye gelenekleri itibariyle, Rusya gibi otokratik yöntemleri tercih etmese de, sermaye kaçışını önleyici yasal tedbirleri uygulamaya sokabilir. Daha da önemlisi, kaçan sermayenin geri getirilmesi için alınacak önlemlerdir.
Ali Rıza Özkan
SOLİTİRAZ.COM