Mısır bizim neyimiz olur? Mursi yurttaşımız mı? / Ünsal Çankaya
Uzun süredir astım yüzünden uyku düzenim yok...
Evden çıkmadığım için de günlerin hangisini yaşıyorum farkında olmuyorum çoğu kez...
Perşembe gecesi olduğunu yatsı ezanı öncesi okunan, cuma günü olduğunu öğle ezanı öncesi okunan
selâ ile anlıyor, zamanı böyle belirliyorum...
Diğer zamanlarda zamansız bir selâ varsa... Ardından zaten hoparlör hangi blokta, hangi dairede
yaşayan -bir zamanlar- bir kişinin ölümü, cenaze namazı ve defnedileceği mezarlık hakkında bilgiyi de
sunuyor. Tanıdık bildik biri ise cenaze törenine katılmak, aileye taziye için o son anonsu dikkatle
dinliyorum. Değilse Allah rahmet etsin diyorum, kalanlarına sabır versin diyorum... Hiç tanımadığım
biri için bile son iyi dilekler iyidir diye.
Olağan hali budur zaten insanların diğer insan ya da hayvanların ölümleri ile ilgisinin.
Yakınımızsa ağlarız, üzülürüz... Yakınımız üzüldü diye üzülürüz. Devlette iyi bir yönetici ise
üzülürüz...İnsanların ya da hayvanların ya da bitkilerin, ağaçların, ormanların, doğanın bile ölümlerine
öyle ya da böyle üzülmek ölüm şekli ya da yaşı, konumu vb. nedenleriyle duyulan ek bilgilerle
değişir...
Geçen gün Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı mahkemede kalp krizinden öldü. Haberler böyle verildi.
Allah rahmet etsin dedim... Bitti ilgim.
Oysa devlet yöneticilerinin ilgisi bitmemiş...
O zamansız uykularımın birine hava çok sıcak diye pencereyi açık bırakıp dalmışken evin içine
patlayan hoparlördeki selâ sesi ile fırladım... Bekledim, acaba kim dedim, ardından sitedeki birinin
ölüm haberi verilmedi...
Uyanmışken televizyonu açtım yine... Ülkenin her minaresinden selâ verilsin emri çıkmış
yöneticilerden... Selâ bir gün önce ölen Mısır'lı Mursi için...
Mursi kim? Hısım, akrabamız değil...
(Mısır’ın darbe ile devrilen eski devlet başkanı, Uluslararası bir terör örgütünün de eski üyesi.)
Mısır nere? Ana ya da yavru vatanımız değil...
Laik bir hukuk devletinde bir başka ülkede ölen devlet yetkilisi -eskisi, yenisi fark etmez- için taziye
şekli bellidir.
Ülkemizde ülkelerin bağı ve bağlılığına göre katkısı çok ise bayrak yarıya iner ve saygı duruşunda
bulunulur.
Bunun için de millet adına TBMM karar alır.
Devletin yönetim kademesi-hükümet diyemiyorum-o yok şimdi- diğer devletin yönetim yetkilisine
taziye telgrafı yollar.
Davet edilirse düzenlenen cenaze törenine katılma da devletler arası ilişki düzeyi ile belirlenir.
Uluslararası protokol kuralları bu nedenle vardır. Ülkelerin devlet gelenekleri de bu nedenle vardır.
Ben cenazeye gitmek isterim diye tutturamaz yetkili, kurallar uygun değilse...
Kişisel taziye ise dertleri ülkenin anayasal kurumları alet edilemez...
Gıyabi cenaze namazı kılmak diye bir şey siyasi bir icat...
Yoktu daha önceleri. Dincilerin dini uygulamalarla ülkeyi hukuktan uzaklaştırma amaçlarını pekiştirme
ve ülkede din kurallarını etkinleştirme amacının yaygın kullanımı için merkezi emirle cami hoparlörleri
kullanılır oldu.
Kendi ülkesinde o ülkede bile yapılmayan törenden fazlasını icra ve herkesi cenaze namazına
çağırmak kadar akıl almaz bir işlem sadece bu cenazeyi de iç siyasetinde kullanmayı amaçlayan birinin
"ben yaptım, oldu" dediği yönetim şeklinin yeni bir tezahürüdür.
Nitekim yine İstanbul seçimine bağlamıştır iktidar (orada ölenin ülkemizle bağı, ülkemize saygısı,
sevgisi ve katkısı değildir esas olan -çünkü bu tür katkılar ve ilgiler yoktur- sadece o ölümden de çıkar
sağlanarak yapılan mitinglerde bağırarak yapılan) o konuşmayı...
Bizim ülkemizde ölen onlarca devlet yetkilisi oldu onlarca yıldır ölen...
Duyan, gören, okuyan var mı hiç, bilen söylesin Allah aşkına... Mısır onlar için gıyabi cenaze namazı
kıldı mı?
Ülkenin her yerinde selâ... Eş zamanlı... İl merkezlerindeki en büyük camilerde gıyabi namaz...
Bu taziye şekli ne zaman girdi yaşamlarımıza, bilen var mı?
Yasalarımıza eklendi de haberimiz mi olmadı?
Bunlar niye yapılıyor?
Hangi hakla?
Hangi yasa uyarınca?
Bu devletin anayasası der ki...
Madde 1: Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan
haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı İstiklal Marşı'dır.
Başkenti Ankara'dır.
Değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen bu üç maddenin herhangi bir sözcüğünde devlet yetkilileri kendi
dinlerini ülkenin dini sayar ve ülkede her gün her iş ve eylemlerinde ona göre davranır diye bir anlam
çıkaracak bir Allah’ın kulu var mı?
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir diyen Anayasamız rafa mı kalktı?
Anlaşılan o ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevleri sadece çay toplama seanslarına katılım ile
sınırlandı!
Ünsal Çankaya
SOLİTİRAZ.COM