28 Aralık 2024 Cumartesi

Devrimci Yön

Türkiye’nin Türkmen politikasının perde arkası

Türkiye’nin Türkmen politikasının perde arkası
25 Eylül
00:00 2017

 

Sağ çizgide yayın yapan kafkassam.com’da Irak’ın bilinmeyenlerine ilişkin ilginç bulduğumuz bu makaleyi okurlarımız için yayınlıyoruz:


Irak’ın kuzeyindeki yaklaşık 6 milyon nüfuslu Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) halk, bağımsızlık referandumu için sandık başındaydı. İlk oyu kullananlardan biriside Mesut Barzani.

Referanduma uzun yıllar bir Türkmen kenti olarak bilinen Kerkük gibi idari statüsü hala belirlenememiş yerleşimlerin de dahil edilmesi krizin yumağını büyütmüş gözüküyor.

Bunun anlamı şu: referandum sonrası Türkiye ve Kuzey Irak Kürtleri arasında sorunlu bölge tartışması devam edecek! Başta Irak merkezi hükümeti, Türkiye ve İran’ın itirazlarına rağmen referandum kararından geri adım atmayan IKBY lideri Mesud Barzani için 25 Eylül sonrası ilk iş, Bağdat ile ayrılık müzakerelerini başlatmak.

Oylamanın başladığı saatlerde Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, uluslararası topluma sonuçları tanımama çağrısı yapılmasına ne demeli?

Türkiye’nin endişesi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Çevik tarafından, “IKBY’nin bağımsız olması ve BM’de onay görmemesi halinde bölgedeki petrolün satışının yasal olamayacağı” sözleriyle gündem taşındı.(1)

Şimdi Kerkük üzerinden kışkırtılan Türkiye kamuoyunun cevap beklediği sorular şunlar; Türk ordusu Habur sınır kapısında yaptığı askeri tatbikatı askeri harekâta dönüştürüp Kuzey Irak sınırlarından içeriye taşıyacak mı? Özellikle Kerkük’te Türkmenlere yönelik PKK üzerinden gerçekleştirilecek saldırılara veya Irak ordusunun öncü kuvveti Haşdi Şabi güçlerinin Kerkük’e yönelik müdahalesinde Türkmenlerin Peşmerge ve Haşdi Şabi ateşi arasında kalmasına Türk ordusu tepki verecek mi?

Emirli ve Telafer kuşatmasında Türkmenlerin çağrısına kulak tıkayanlar şimdi koştura koştura gider mi?

El cevap, sanmam. Türkiye sorunu Kuzey Irak içindeki bağlantılı olduğu gruplar üzerinden çözmeye çalışacaktır.

Türkiye’deki üst derin akıl, Türkmenleri üç grupta konuşlandırdı:

Birinci gruptaki Türkmenler Peşmergeye ekli. Üst derin akıl istiyor ki Kürtler lokomotif Türkmenler vagon olsun.

İran istihbaratının mezhepsel yakınlık nedeniyle Şii Türkmenler üstündeki etkisi, muhtemelen Türkiye’yi böylesine bir karar almaya itmiş olabilir.

İşin gerçeği Türkiye’nin stratejisini ve Türkmenleri mezhep ayrışması zayıf düşürüyor. Bir grup Türkmeni peşmergeye ekleyen irade Türkmenlerin bir diğer grubunu da merkezi Irak hükümetiyle hareket etmeye programladı.

Bu Türkmen grubundan Haşd El Şabi (Heşdi Şabi)’ya katılanlar oldu. Bölgede görev yapan saha uzmanlarının ifadesine göre Heşdi Şabi’ye katılan Türkmenlerin bir kısmı, Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) uzun süre kuşatma altında tuttuğu Irak’ın Selahaddin vilayetine bağlı Amerli (Emirli) kasabasından.

Aynı şekilde Türkmenlerin bir kısmını Peşmerge saflarında ve Irak merkezi hükümetinin ordusunda istihdam eden üst derin akıl, bir kısmının da IŞİD’e katılmasını engelleyemedi. Bu yönelişin arka planında Kerkük ve havalisinin Kürdistan yönetimince sınırlarına dâhil edilme düşüncesi ve Peşmerge ile Şiilere karşı olan Sünni Türkmenlerin olduğu söylenebilir. Irak Türkmen Cephesi’nin mezhebi kaygıları bir kenara atan söylem ve eylemleri, tüm bu grupları birleştiren ortak idealin Kerkük Federe Türkmen Devletinin ortak paydası olacak mı hep beraber göreceğiz.


13 Nisan 2016 tarihli yazımda, “Türkmenler bugün farklı oluşumlar ve güçler içinde yer alsalar da Türkmeneli Devletinin kurulması söz konusu olduğunda bir araya gelebilecek beceriye sahipler mi bilinmiyor. En iyisi bunu zaman gösterir” demiştim.(2) IŞİD’in Musul’dan çekilirken Türkmen kenti Telafer’de Şii Türkmenleri katletme ihtimali ve Musul operasyonu bitince Sincar bölgesinin PKK’ya kalıcı olarak bırakılma tehlikesi, zaten Irak merkezi hükümetinin, ABD’nin desteği ve göz yumması ile Kerkük ve Tuzhurmatu’da konuşlanan, Suriye’den Irak’a uzanan PKK koridorunun Sincar’dan Telafer’e dayanabileceği ihtimali, Türk ordusunun tıpkı Cerablus’ta olduğu gibi Musul’da da sahaya inmesini gerektirebilirdi. Bölgesel dengeler bunu engelledi.

Ancak halen Kuzey Irak ordusu yani Peşmerge güçleri, Irak ordusu ve Heşdi Şabi ve hatta IŞİD’in kontrolü altındaki bölgelerdeki Türkmenlerin, mevcut Irak Türkmen Cephesi çatısı altında birleşmesi söz konusu olabilir. Zaten Türkmenlerin en büyük silahlı güçlerinden birisi de Tuzhurmatu’da konuşlu. 16’ncı Tugay. Irak’ta dengeleri değiştirebilecek gelişmeler, merkezi Irak hükümetine bağlı Kerkük civarında konuşlanan gönüllü Şii milisler ile Talabani’ye bağlı güçler arasında patlak veren çatışmalara endeksli.

Bu çatışmanın gerçekleştiği Tuzhurmatu Türkmen nüfusun yoğun olduğu büyük bir ilçe. Çatışmalar dönem dönem Talabani’ye bağlı güçlerle, aralarında Türkmenlerinde yer aldığı Irak ordusun bağlı gönüllü milislerin oluşturduğu Haşdi Şabi arasında yaşanıyor. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Parlamentosundaki Irak Türkmen Cephesi (ITC) Milletvekili Aydın Maruf, İran’a yakınlığıyla bilinen Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Peşmerge güçleri ile Haşdi Şabi çatısı altında yer alan Şii Türkmen milisler arasındaki gerginliğin nedenleriyle ilgili yaptığı açıklamada olayın etnik değil dini yani mezhebi bir çatışma olduğunun altını çizmiş ve Tuzhurmatu’daki olayları Türkmen-Kürt çatışması olarak yorumlamanın yanlış olduğunu belirterek ”Bu etnik değil, ancak mezhep ve çıkar çatışmasıdır.” demişti.

Bu olayları değerlendirdiğimde Türkmenler Irak Ordusu içindeki konumlarını güçlendiriyor, daha önce Irak Türkmen Cephesi Federe Türkmeneli Devleti kuracaklarına dair sinyalleri verdiği gelişmeyle, bölgede yeni bir güç merkezinin oluştuğunu deklare etmişti. Görünen o ki, Tuzhurmatu çatışmalarından Türkmen Federe Devletine doğru bir gidişin söz konusu olabileceğini kaydetmiştim.(3)

Aktardığım bu bilgilerin Irak Türkmenleriyle ilgisi ne olabilir? 18.08.2004’te ABD’deki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nden Edward N. Luttwak, New York Times’ta yayımlanan makalesinde, “Sözde müttefikimiz Türkiye açısından Irak’a bakarsak, şu anda Kürtleri bölmeye ve Türkmenleri kendi liderliği altında birleştirmeye çalıştığını görüyoruz” değerlendirmesinde bulunmuştu. Aslında haksızda sayılmazdı. Çünkü Türkiye’den Irak Türkmenlerine eğitim yardımlaşması için gidenler olmuştu. Alparslan Türkeş’in kurduğu 500 kişilik özel kuvvetin çoğunluğunu gönüllü emekli askerler ve askeri eğitim almış ülkücü savaşçılar oluşturduğu ve Azeri-Ermeni savaşının gidişatını büyük oranda etkileyen Rüzgâr Birliği’nden bazı isimler, Amerika’nın 2003 yılında Irak’ı işgali üzerine Kerkük’e gitmiş, burada Türkmenlerin savunmasını örgütlemişti. İngilizler Kıbrıs’ta Rumlara karşı nasıl Türkleri desteklediyse Musul ve Kerkük petrolleri ve doğalgaz yataklarının hatırı için Türkmenlerin bu talebine ve eylemlerine ses çıkarmayacak hatta destek verecektir.

Ancak Türkmenlerinde ellerini çabuk tutmaları, Türkmen Federe Devletini tarih sahnesine kazandıracak iradeyi göstermeleri gerekiyor. Çünkü “Bad-el harab-ül Basra” (Basra harap olduktan sonra) iş işten geçmiş olur.

Rusya bu oluşuma destek verecektir. Böylesine bir oluşum, ABD’nin planlarını bozduğu gibi gücünü azaltacaktır. Rusya için Amerika’nın Ortadoğu’da zayıflaması Pasifikteki gücüne de etki edeceğinden, bana kalırsa çoktan Türkiye’ye, Türkmenlere yardım etmesi için yeşil ışığı yaktı bile! Irak Türkmenleri kendi milli iradeleri ile kararını verecekleri federe devlet oluşumunda yalnız kalmayabilir.

Çünkü bugün Türkmenlerden 10 adım önde varsayabileceğimiz Kuzey Irak Kürtleri, bölgesel bir yönetime sahip ve bağımsızlık ilanı için son adımı da attılar. Bu nedenle Irak’taki mevcut kaos Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimini ve Türkmenleri devlet sahibi yaparsa hiç şaşırmayın. Neden mi? Türkmenler “eğer Kürtler bağımsızlıklarını ilan ederse bizde Kerkük Federe Türkmen Devletini kurarız” açıklamasını yapmışlardı da onun için. Irak Türkmenleri de zaten Türkiye’nin direkt bir müdahalesini veya desteğini beklemiyor. Çünkü şimdiye kadar Türkiye’nin Irak Türkmenlerine yardımı, birkaç bin Kızılay çadırı, un şeker, yağ ve makarna yardımından öte geçmedi. Türkmenler bunun farkında!

Federe Türkmen Devletinin kuruluşu, Türkmenlerin efsanevi Telafer ve Emirli ve Beşir direnişi ile başladı. Önce İşgalci Amerikan ordusuyla savaştılar.

Emirli’de IŞİD kuşatmasına karşı kahramanca direndiler ve IŞİD’e geçit vermediler. Arapların El Kaide adı altında Şiileri hedef alan suikast saldırıları, bu saydığım yerleşim birimlerinde Şii-Sünni birlikteliğini derinden yaraladı. Şimdi yeniden Tuzhurmatu’da yaşanan Sünni-Şii çatışmasının temelinde IŞİD’e dönüşen Irak El Kaidesinin parmağı vardır. Tuzhurmatu çatışmalarını takip eden Kürt medyası dikkat çekici iddialar ortaya atıyor. Bu iddialardan birisi de son günlerde tansiyonun yükseldiği Tuzhurmatu’da, Şii milislerin Kürtler’i ilçeden göçertmek amacıyla saldırdığı. Neden böyle düşünüyorlar? Daha önce Kerkük’e bağlı bulunan Tuzhurmatu, Saddam Hüseyin döneminde, “Araplaştırma” politikası kapsamında Selahaddin’e bağlanmıştı. Süleymaniye yakınlarındaki Hanekin de yine aynı dönemde Diyala’ya bağlanmıştı. Günümüzde Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları dışında bulunan ve Irak Anayasası’nın 140’ıncı maddesiyle geleceklerinin belirlenmesi öngörülen bu topraklar, “sorunlu bölgeler” ya da “tartışmalı bölgeler” olarak adlandırılıyor.(4)

Her güç odağının Musul ve Kerkük’ün statüsü için farklı yönetim projeleri var. Mesela; Kürtler, Irak merkezi hükümetinin bilhassa da Halk Seferberlik Birlikleri çatısı altındaki Şii milislerin Musul’un kurtarılmasından faydalanarak Bağdat’ın bölgede yeniden otorite kurmasını istemiyor.

Benzer durum Kerkük içinde geçerli. Bazı Kerküklüler, Kerkük’ün tümünün Kürdistan’ın mülkü olmasını isterken, KDP Erbil’e bağlanmasını, KYB Süleymaniye’ye, Kerkük Valisi Necmeddin Kerim ise Kerkük idaresine bağlanmasını istiyor. Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, Kerkük’ün “özerk bölge” olmasına ilişkin, Türkiye’de dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’yla bir toplantı yaptıklarını, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşüldüğünü, Türk yetkililerin açık bir şekilde Kerkük’ün özerk bir bölge olmasını talep ettiklerini söylüyor.

Bana kalırsa Türkiye Necmettin Kerim’e özerk Kerkük bölgesinin başkanlığını destekleme sözü vermiş olmalı. Bölgedeki güç odaklarının da Kerkük üzerinde kendi çıkarlarına göre planları mevcut. Irak, petrolünün çekiciliğinden dolayı Kerkük’ün Kürdistan Bölgesi’ne bağlanmasını istemiyor. Her defasında Kerkük’ü bir Irak kenti olarak tanımlıyor. Kerkük’te hâkimiyet kuramamaları ihtimalinde ise Kerkük’ün özerk bir bölge olmasını istiyor.

İran ise Kerkük’ün Bağdat’a yakınlaşmasını istiyor. bu isteği gerçekleşmemesi halinde Celal Talabani’nin partisi Yekîtîya Niştimanîya Kurdistan yani Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin denetimindeki Süleymaniye’ye yakınlaşmasını tercih ediyor.

Türkiye baştan tavrını koydu, Kerkük’ün özerk olmasını, özerk olmaması halinde ise Erbil’e bağlanmasını istiyor. Ancak Irak Türkmen Cephesinin Fedaratif Türkmen İli projesini de yabana atılmamalı.(5)

Türk ordusundan Irak’ta savaş beklemeyin!

Yazının tamanı okumak için tıklayınız...

SOLİTİRAZ.COM

 

Facebook'ta Sol İtiraz